"Ezgi kusura bakma ama Erdem'de iyice abarttı yani. Hayır, gözü de kara. Melih çekti kenara konuştu yine aynı abuk sapık hareketler yapmaya devam ediyor."

"Off! Farkındayım ben de Ahu." dedi Ezgi. Üzgündü. O'da böyle olsun istemiyordu. En mutlu gününde erkek kardeşinin şımarıkça hareketlerine tahammül edemiyordu.

Ela, ağzının içinden sesler çıkartarak kendince oyalanıyordu. İnsanın o sesleri çıkartan ağzını yiyesi geliyordu.

Ezgi'yi teselli etmek için birkaç bir şey söylemeye hazırlanıyordum ki kapı bir-iki kez tıklatılıp açıldı. Ezgi'nin annesi ve iki yengesi önden içeriye girdiler. Sonra Birsen teyze ve Zehra abla da gelin odasına girdiler. Ezgi'nin yüzüne tekrardan gülümseme yayıldığında, onları orada bırakıp sessizce gelin odasından çıktım.

Merdivenlere yöneldiğimde, Melih'le karşı karşıya geldim. Merdivenleri çıkmak yerine yüzümde giderek büyüyen gülümsememle Melih'in yanıma gelmesini bekledim.

Melih'in her bana doğru attığı adımda, yüzümde ki gülümseme büyüyordu. Tıpkı ona olan aşkım gibi...

Melih yanıma gelip önümde durdu. Ben parlayan gözlerle yüzünü izlerken o elini saçlarımın üstüne koyup usulca okşadı. "Güzelim..." derken beni öpmek için başını eğdiğinde Ela kucağımda kıpırdanıp çığlığı bastı. Şok olmuş vaziyette Ela'ya baktım. Kızım resmen babasını benden kıskanıyordu.

Melih, beni öpmeden kucağımdan Ela'yı aldı ve boynunu öptü. "Sen benim en güzelimsin babam." Bir kez daha boynundan öptü. Ela iki eliyle Melih'in yüzüne dokunuyor, sakalları avucuna battığı için geri çekiyor ama tekrar dokunmaya çalışıyordu. Bu Ela'nın olduğu kadar Melih'in de hoşuna gidiyordu.

Evet, maalesef kızım sadece görünüş olarak babasına benzemiyordu. Kendisi babasının huyunu suyunu da almıştı. Özellikle 'kıskançlık' olan huyu!

"Yavrum?" diye seslendi Melih. Sonunda Ela'dan dikkatini çekmiş bana bakıyordu. Bir elini belime attı ve beni kendine çekti. Az önce kıskanç kızı yüzünden öpemediği öpücüğü saçlarımın üstüne kondurdu. "Oh mis, güzel karım." Gözlerimdeki hoşnut parıltıyla ona kocaman gülümsedim. Melih, belimde duran elini çekip elimden tuttu ve birlikte yukarıya çıktık. Ben salona gireceğimizi düşünürken Melih salonun tam tersi istikametine doğru yürüdü. Karşımıza çıkan beyaz bir kapıyı açtı ve içeriye girdik.

Gözlerimi grinin her tonunu taşıyan küçük odada gezdirdim. "Melih niye geldik buraya?" diye sordum. Melih bana cevap vermek yerine kucağındaki kızımızı koyu gri geniş koltuğun ortasına yatırdı ve etrafına yastık dizdi. Sonra tekrar yanıma geldi. İki eliyle belimi kavrayıp bedenimi kendi bedenine yapıştırdı.

"Uzun zamandır sana özel yaptırdığım bir şey vermek istiyorum Ahu." elinin birini belimden çekti ve omzumdan aşağıya sarkan düz saçlarıma götürdü. Saçlarımı eliyle tek bir tarafta toplayıp boynumu açık bıraktı ve dudaklarını kalbim diye nitelendirdiği şahdamarımın üstüne bastırdı. "Seni bana getiren, bizi biz yapan küçük bir simge." diye boynuma doğru fısıldadı.

Boynuma üflediği ılık nefesi aklımı başımdan alıyor, kalbim dört nala koşuyordu. Elim ayağım boşalmış gibi tir tir titrediğimde ayakta kalabilmek için iki elimle Melih'in kollarını kavradım.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now