Kendi düşüncelerimle boğuştuğum bir sürede yalnızca kucağımdaki ellerimi izlemiş ve aklımı o öpücükten uzak tutmaya çalışmıştım. Araba yavaşlayarak durduğunda gözlerim ellerimden ayrılmış ve camdan dışarıya düşmüştü. Gördüğüm manzara beni aylar öncesindeki o güne götürürken elimin üstünde bir el hissederek sol tarafıma dönmüştüm. Geldiğimiz sahil her şeyin başladığı yerdi...

Bora avucunun içine eldığı elimi dudaklarına götürdüğünde gözlerimi kapatmamak için direnmem gerekmişti. Fakat o direnmeyerek gözlerini kapatmış dudaklarını avuç içime bastırmıştı. İçime çektiğim nefes bir kor misali ciğerlerimi yakarken bu sefer elimi yanağına koyarak yüzünü avuç içime bırakmış gözlerini bana dikmişti. Göz göze geldiğimiz ilk andı, yani o şeyden sonra.
"Çok güzelsin." Aniden söyledikleri kalbimin bir sinek yakalamaya çalışan kertenkelenin dili kadar hızlı atmasına neden olmuştu.
Sana yeni bir beyin lazım, olmaz böyle.

Utançla elimi hızla ellerinin arasından çektikten sonra iki elimide bir çocuk misalı yüzüme kapattım.
"Böyle şeyler söyleme."
"Nasıl şeyler söylememi istersin." Dudaklarını kulağımın dibinde hissettiğimde tüm tüylerimin ürperdiğini hissettim.

"Senden ayrı kalmak istemiyorum sırf bu yüzden bu planı ömrümün sonuna kadar sürdürebilirdim. Ama bitti. Gideceğim diyorsun Masal ben şimdi ne yapacağım? Bırak bu gece en azından kavuşayım sana. Benden gitmeden önce kokunu hafızama kazıyayım. Gerçi sanki aklımdan çıkartabiliyorum da..."

Son sözcükleri bir fısıltı gibi dudaklarından döküldüğünde derin bir nefesi içine çektiğini hissettim. Bir şey söyleyemedim, belki de ne söylemem gerektiğini bulamadım. Ellerimi yüzümden ayırdım ve ona bakmaya cesaret edemeyerek kapıyı açtım.
"Ben...ineyim. Sende in hıhı evet öyle yapalım..."
Ardından hızlıca kendimi arabadan dışarı attığımda güldüğünü işittim.
Kumların başladığı yerde ayakkabılarımı çıkartarak tek elime aldım ve tek elimle de elbisemin eteklerinden tutarak kumlara değmemesini sağladım. Bora'nın adımlarımı arkamda işitirken tereddütle konuştum.
"Bora bu kumlar elbiseyi mahvedecek. Girmese miydik buraya?"
"Önemli değil kuru temizlemeci halleder. Hem mahvolsa daha iyi sanırım."
Gözlerimi devirip ayaklarım denize değene kadar ilerledim ve mis gibi deniz kokusunu içime çektim. Bora'nın yanıma oturduğunu hissettiğimde gözlerimi gökyüzüne diktim. Birden kolumdan çekilmemle dengemi sağlayamamış kumların üstüne onun yanına oturmuştum. Gözlerim gözlerini bulduğunda aramızdaki çekim baş göstermişti.

Aynı o günkü gibi bulutluydu gök yüzü, duran yağmur tekrar başlayacak gibiydi. Dalgaların sesi kulaklarımdaydı. Tıpkı o günkü gibi.
Birbirine iki yabancının oturduğu bu yerde birbirine iki mahkümun oturduğunu bilmek biraz daha iyi hissettirmişti. O günkü kızdan eser yoktu. O kız değişmiş, çok şey yaşamış ve hayatı öğrenmişti. O kız bu adamla hayatı öğrenmişti.

Dizlerimi kendime çekerek ellerimi bacaklarımın etrafına sardım. Başımı omzuna düşürüp dalgaların sesini denizin maviliğini izlemeye devam ettim. Bir yağmur damlası yanağıma düştüğünde yağmurun tekrar başlayacağını anlamıştım. Gök hüzünlüydü o da bu gece durmadan ağlıyordu.

Başımın üstünde bir öpücük hissettiğimde bu gece hiç susmaya kalbim bir kez daha hızlıca çırpınmıştı göğsümde. Dudaklarım benden habersiz iki yana kıvrıldığında arkamızda bekleyen gerçekleri görmezden geldiğimizi biliyordum. Yalnızca şu an varmış gibi yaşıyor tüm sorunları olacakları geride bırakıyorduk.
İkimizinde telefonları durmadan çalıyordu. Fakat ikimizde telefonlara bakmaya tenezzül bile etmiyorduk.
Bora elini cebine atıp telefonu çıkarttığında bakışlarım ister istemez telefonuna düşmüştü. Babası arıyordu fakat Bora açmamıştı. Açıp ne diyebilirdi ki. Saat gece yarısını iki dakika geçmişti. Bora'nın bakışları bana döndüğünde bende kafamı omzundan kaldırıp gözlerimi ona diktiğimde yüzüme düşen bir saç tutamını işaret parmağıyla geriye çekmişti.
"Çok ıslandın arabada ceketim vardı onu alıp geleyim."
"Gerek yok iyiyim."
"Gerek var. Hasta olacaksın."
"Bora..."

KOKUNUN İZİWhere stories live. Discover now