36.BÖLÜM~ Günahkar

201 25 45
                                    

Bu bölümde iki şarkı var ve ben ikisinede bayılıyorum. İstediğinizi dinleyebilirsiniz. İyi okumalar ♡

Bu hayata hepimiz bir amaç uğruna gelmiştik bana göre. Bazılarımız birisinin hayatına yan karakter olmaya ve onun hayat hikayesinde büyük bir değişiklik yapmaya. Ama unuttuğumuz bir şey vardı. Biz kendi hayatımızın baş kahramanıydık. En iyisini kendimiz için düşünmeli, en güzelini kendimize yapmalıydık her şeyin... Benim bu zamana kadar kendime yaptığım en büyük haksızlıksa, kendi hayatımın başrolu olduğumu unutuşumdu...

Küçükken annem üzülmesin diye hiçbir geziyi ona söylemez, okuldan para istenildiğinde ise bana belkide kendi yiyeceği yemeğinin parasını verdiği okul harçlıklarımdan, biriktirdiğim parayı, annemden habersiz okula verirdim. Onunda bir hayatı vardı benim ve için kendini üzmesine değmezdi. Sonra büyüdüm, arkadaşlıklar edindim ve yine dedimki ben ezilen olayım ben kullanılan olayım ne olacak ki? Yeterki azıcık mutlu olsunlar. Yiğitle ilişkimde de aynı şey oldu ve ben bunu çok sonradan anladım. Hakkını yiyemeyeceğım kadar mutlu etti belki beni. Değerli hissettirdi, sevildiğimi hissettirdi ve beni hayatımın, hayatının başrolü yaptı. İlk defa birisi benim için bunları yapmıştı. Ve bende onu kaybetmemek için hep onun tarafından olaylara bakıp, onu anlamaya çalışmış, anlayamasam bile yine haklısındır diyerek içime gömmüştüm tüm duygularımı.
Sonra da aldatılmıştım, duygularım tamamen kaybolmuş gibiydiler. Artık bundan daha kötü ne olabilir dediğim raddede daha kötüsüyle karşılaşmıştım. Uyanmayacağım bir uykuya dalmak istiyordum artık.
Bizi, beni rahat bıraksınlar istiyordum bu dünyada...

Bora'dan

Yarım saattir elimdeki telefonla bakışırken parmaklarım bir türlü numaraya tuşlayamıyordu. Bugün kafeteryada resmen o herife sarılmıştı. Gözümün önünde ona sarılmıştı. Bu...bu çok saçmaydı. Bir duygu vardı içimde, Masal benim bebeğimmişte, ben onu korumalı, üzülmesini engel olmalıydım ama o sürekli kendi kafasının dikine gidip herkesi kendinden fazla düşünüyordu. Yiğiti onunla öyle gördüğümde sinirden deliye dönmüştüm çünkü o adam Masala sarılmayı haketmiyordu. Ona ben bile sarılmayı haketmiyordum. Ceyda'yla beni öyle gördüğünde oluşan yüz ifadesini aklımdan silemiyorum. Bana öyle büyük bir acıyla bakmıştı ki canımın nasıl yandığını anlatacak bir tabir bulunmamıştı Türkçe'de. O kadar saf ve temizdi ki, onun berrak suyunu kimsenin bulandırmasına izin veremezdim çok güzeldi... kalbi çok güzeldi.

Bana inanmaması, bana bağırması, bana o iğrenen gözlerle bakması elbette ki canımı çok yakıyordu, canımdan can gidiyordu sanki o beni yanlış anlayınca. Ama ona kızamıyordum, haklıydı. O kadar zor şeyler yaşamıştı ki ne dese susar ne söylese oturur onu dinlerdim, bana bağırmasından bile mutlu olurdum çünkü benim yanımda susturulmayacağını bilmesi beni kendine yakın hissettiği anlamına gelirdi. Onunla küs olmak veya kavga etmek kendimden iğrenmeme yol açıyordu. Sanki hayatında hiç derdi yokmuşçasına birde ben üzüyordum onu.

Numarayı tuşladım.
Onunla konuşmam gerekiyordu.

Açmadı.

Ne bekliyordum ki, niye açsındı ki zaten... Derin bir nefes alıp kafamı geriye doğru attım. Başım çatlıyordu. Bir kez daha şansımı denemek istedim, çaldı çaldı tam kapandı derken telefon açılmıştı.

"Alo."

Bu...Yiğitti. Kaşlarımın çatılmasına engel olamayarak yerimde doğruldum.

"Yiğit?"

"Bora merhaba."

Masal Yiğitle birlikte miydi? Telefonu kapatmamak için zor duruyordum... Göğsümde bir ağrı vardı ve o Yiğit dövmeden geçemeyecek gibiydi.

KOKUNUN İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin