8. BÖLÜM - BİR GARİP YAŞ MEVZUSU

83 36 9
                                    

Bu bölümü; en büyük destekçim, en yakın arkadaşım Sena'ya ithaf ediyorum. Doğum günün kutlu olsun biriciğim...

Keyifli okumalar...

19.00

Hava çoktan karardı, film çoktan başladı ve yağmur şiddetini arttırdı. Beynimdeki tilkilerin kuyrukları birbirine dolandı, tepetaklak oldu ihtimaller. Akrep ve yelkovanın dansının bu kadar canımı acıtacağını düşünmezdim. Aslında canımı acıtan zaman değil de kendimi düşürdüğüm durum olabilirdi. Anlık verdiğim kararlar, doğru kararlar değildi.

İyileşmenin arifesinde hastalanmak için bu banka oturmuş öylece duruyordum. İnsanların ayak sesler, yere düşün yağmur damlalarının seslerine karışıyordu. Sonra sokağın başında onu gördüm. Kalbim göğsümün içinde takla atmayı bırakmış, sadece bekliyordu. Biliyordum, buraya film izlemeye gelmediğini biliyordum.

Beni gördü, çünkü ben de onu gördüm; adımlarını bana doğru hızlandırdı, ifadesiz yüzüyle beni izlemeye devam etti. Tam önümde durdu, ayağa kalkma gereği duymadım, o da eğilmedi. İçimdeki heyecan yerini tedirginliğe bırakmıştı. Kafamı kaldırıp ona baktım, yağmur damlaları yüzüme akın etti.

"Gelmeseydim beklemeye devam edecektin, değil mi?"

Cevap vermedim. Kafasını tıpkı benim gibi gökyüzüne çevirdi, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Aldığı nefesi bırakırken yeniden gözlerini yüzüme sabitledi.

"Bu konuşmaya nereden bakarsan bak, hangi ilişkiye sokarsan sok söyleyeceklerim değişmeyecek. Bu notu yazarken aklından ne geçiyordu?"

Gözlerinin mavisi yeniden laciverte döndü, sesi her zaman olduğundan daha sert çıkıyordu. Cebinde duran elini çıkardı ve notu yüzüme doğru fırlattı. Not kâğıdı göğsüme çarpıp su birikintisinin içine doğru yol aldı. Gözlerimi kırpmak dışında tepki vermedim.

"Yardıma ihtiyacın vardı, yardım ettim. Bunu kim olsa yapardı. Özel bir şey değildi..." yeniden gözlerini kapattı. "Bu yapamaya çalıştığın her neyse yapma. Özür dilemek, teşekkür etmek bunları yapma. Bunları söylemenin yolu bu değil." gözlerini açtı.

Burnumun direği sızlıyordu, boğazım acıyordu. Yağmur yüzümü yıkamaya devam ediyordu.

"Hayal dünyasında falan mı yaşıyorsun? Öyleyse ben, o hayallerindeki kişi değilim. Çocuksun, bana böyle bir teklifle gelebilecek kadar çocuksun. Neden yaşıtlarınla takılmayı denemiyorsun?"

Ayağa kalktım, onun alev alev yanan gözlerine karşın donuk gözlerimi yüzünden çekmeden tam önünde, ona daha yakın olacak şekilde durdum. Nefesimi tuttum, onun kokusunu solumayı istemiyordum.

Bilerek omzuna çarpıp hiçbir şey demeden rıhtıma doğru yürümeye başladım. Montumun şapkasını çıkardım. Nefes alamıyordum, boğazım çok acıyordu. Sol gözümden dudağıma doğru akan sıcak sıvı, yağmur damlalarına karışmış gözyaşımdı. Gözlerimi yumdum, birden fazla damlacık intihar etti. Kendimi nasıl bir duruma düşürmüştüm?

Öfkeliydim.

Kendime duyduğum öfke dalga dalga göğsüme vuruyordu, ayakta kalamıyordum. Düştüğüm yerlerde boğuluyordum, çırpınıyordum, çırpındıkça batıyordum. Beynimdeki tilkilerin her biri bir köşeye çekilmiş ses çıkarmıyordu. Elimin tersiyle sildim gözlerimi. Ne bekliyordum ki, ne umuyordum? Hiç gelmeseydi de ben bu anlamı çıkarırdım zaten, neden geldi ki?

Bağırmak, çağırmak, onu yumruklamak istediysem de yaptığım tek şey rıhtıma ulaşıp boğazın kokusunu içime çekmek oldu. İç çamaşırlarıma kadar ıslanmıştım yine, umurumda değildi. Bu saatten sonra su bile temizlemezdi zihnimi.

KANGRENWhere stories live. Discover now