The Scene

26 4 0
                                    


Sorgu odasından çıktığımda memurların çoğunun yüzü bana dönmüştü ve onların hepsi üzüntü ve hayretle bakıyordu. Bir polis memuru yanıma yaklaştı ve yeni bulgular elde edilen kanıtların dosyasını elime tutuşturdu.

"Emniyet komitesi acilen toplanılmasını istiyorlar, sayın savcım. Başkomiser Jung Hoseok ve ülke Başsavcısı Kim Namjoon ve olay yeri dedektifi Kim Jennie komite odasında sizi bekliyorlar efendim. Son güncellenen olaylar hakkında konuşulacak."

Neden bilmiyordum ama içimde bir yerde bir şeylerin kötüye gittiğini söyleyen bir ses vardı. Belki az önce odada Kim Taehyung'un bana olan yakınlığındandı, kestiremiyordum. Belki de bu davayla saatlerdir uğraştığımdan kafam artık yerinde değildi, az sonraki tartışmada her şeyin kokusu çıkacaktı.

Odaya girdiğimde üçü de her davadan sonraki gibi yerlerini almış, yine olduğu gibi birbirleriyle konuşmuyor, önlerindeki dosyaları inceleyerek cümlelerini toparlıyorlardı. Hepsinin beti benzi atmış, kendilerini işlerine odaklanan adına duygularını koruyorlardı. Fakat odadaki bu sessizlikle daha önce sadece bir defa karşılaşmıştım: Ülkenin en iyi dedektiflerinden biri olan Kim Seokjin korkunç bir seri katilin cinayetine kurban gitmişti. Toplanan komite sırasında odaya gelen o telefondan ölüm haberi verilirkenki sessizliğe benziyordu.

Dikkatlerini dağıtmak istemediğim için yavaşça yuvarlak masanın yanına yaklaşarak sandalyeye oturdum. Bu sefer de farklı değildi; bir ölüm, herkesi derinden sarsmıştı.

"Jeon Jungkook..." Diye söze girdi Namjoon. "Yaklaşık on dakika önce gelen telefonla hayatını kaybettiği bildirildi." Sesindeki ton, yaşadığımız olayın nefreti miydi, yoksa kendini, meslektaşının yaşayacağına dair çok mu umutlandırmıştı da bunun için hayal kırıklığı yaşıyordu, çözemedim.

"Lanet olsun..." diye fısıldadım.

"Ve başka bir şey daha..." Başkomiser Hoseok söze girdi sinirli bir edayla. "Aynı olay yerinde iki saat önce bir cinayet daha işlendi. Bir güvenlik görevlisi görevinin başındayken arkadan bıçaklanarak öldürüldü. Ve garip olan da şudur ki, bulunan silahta, bıçağın üzerindeki parmak izi Kim Taehyung'a ait."

Derin bir nefes alırken kendime gelmek adına yüzümü sıvadım. Onun ölmesi önceden belli miydi, evet belliydi, fakat biz yaşayacağına dair kendimizi inandırmıştık. Jungkook'un hayati durumu vardı fakat bunu göz ardı ederek aklımıza getirmemeye çalışarak, işimize odaklandık.

Fakat ikinci bir cinayetin aynı yerde işlenme olasılığı, tahmin ettiğimden daha düşük bir orandı. Özellikle Kim Taehyung'un el izinin üzerinde çıktığı ikinci bir bıçak, olaya gerçekten hayretle yaklaşmamı sağlıyordu.

"Şimdi..." Dedektif Jennie en sonunda eğdiği başını kaldırarak söze zorla da olsa başlamıştı. Gözlerinin yaşını en derinlerde görebiliyordum. Göz ve çevresi kızarmış, yüzü solmuştu, ağladığı her yerden belli oluyordu. Ama yüzünde öyle bir ifade vardı ki ağlamasını mı tutuyordu yoksa gerçekten ağlamıyor muydu, ayırt etmekte zorlanmıştım. "Bu demek oluyor ki sadece şüpheli değil, katil niteliğinde de adlandıracağız."

"Çevrede ayrı bir güvenlik çemberi oluşturduk ve fazladan bir olay yeri inceleme ekibi gönderdik. Başka bir silah ya da herhangi bir kanıt olabilecek nitelikte her şeyin toplanmasını ve incelenmesini istedik. DNA ya da RNA izi olarak kalabilecek her yerden de numune alınmasını söyledik." Diye söylendi Hoseok emin ve Jennie'yi onaylayan bir ifadeyle.

Bana göre diğer ölüm vakamıza göre daha sakindi, çünkü meslektaşını, bir dedektif ya da polisi değil de daha çok kendisinden daha üst mevkisi olan birinin ölüm haberini duymuştu. Fakat ikinci bir iş arkadaşını kaybettiği için duygusaldı, o da ağlamasını tutuyordu, belliydi. Bu ölüm ona önceki anıları hatırlatmıştı muhtemelen.

Crime SceneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin