A

133 14 10
                                    

6 hafta önce

Hastane yatağında gözlerini açtığında etrafta gezdirdi bakışlarını. Bugün taburcu olacağını biliyordu bu yüzden zorlukla da olsa doğruldu. İki gecedir burada kalıyordu ve neden burada olduğunu kimse söylememişti.

Ayağa kalktıktan sonra bir süre dengesini sağlamaya çalıştı. Sürekli yattığı için birden ayağa kalkmak başını döndürmüştü. Dengesini sağladıktan sonra odanın içindeki küçük dolaptan ceketini alıp kapıya doğru ilerledi. Cep telefonunu ve cüzdanını kontrol ettikten sonra odadan ayrıldı.

Hemşirelerden birisiyle karşılaştıktan sonra çıkışının yapılmasını istediğini dile getirdi. Kısa bir sürede çıkış işlemleri yapıldığında artık özgürdü. Cebinden telefonunu çıkartıp rehbere girdi. Arayacağı numarayı hızlıca bulup telefonu kulağına götürdü. Şarjı tamamen bitmek üzereydi.

"Selam Nick, geliyor musun?" Diye sordu. Arkadaşı yolda olduğunu söylediğinde onu onaylayıp aramayı sonlandırdı.

Ellerini cebine sokarken sigarasının olmayışına küfürler etti. Midesi feci halde bulanıyordu. Günlerdir böyleydi ve hala nedenini bilmiyordu.

Hastane kapısında bekleyerek geçirdiği dakikaların ardından araba kapının önünde durdu. Ağır hareketlerle arabaya bindikten sonra sıkıntıyla nefes verdi. "Dostum gerçekten teşekkür ederim." Dedi.

Onu almaya geleceğini öğrendiğinde üzerinden büyük bir yük kalkmıştı çünkü yanında çok fazla para yoktu ve buradan taksiyle gitmeye kalkışsaydı cüzdanındaki paranın iki katını ödemek zorunda kalacaktı.

"Önemi yok." Dedi kısaca. Yolun geri kalanında sessiz kalmışlardı. İkisi de uykularından yeni uyanmıştı ve karınları açtı.

Her ne kadar başına ne geldiğini, neler olduğunu merak etse de birkaç saat beklemeye karar vermişti çünkü sakinleştiricilerin etkisi yüzünden şu an bir şeyleri hatırlamakta zorlandığını biliyordu.

Arkadaşıyla vedalaştıktan sonra apartmana doğru adımladı. Demir kapıyı ittirip içeriye girdikten sonra merdivenleri çıktı. Dairesine geldiğinde ceplerinde anahtar olmadığını hatırladı. Bu bir sorun teşkil etmiyordu çünkü her zaman kapının önündeki ayakkabılardan birisinin içine anahtar saklarlardı.

Eğilip ayakkabıları kontrol ettikten sonra anahtarı bulup deliğe soktu, kapıyı açtı. İçeri girer girmez gözüne yerdeki eşyalar çarptı. Anlamsız bakışlarını etrafta gezdirirken ilerledi, ilerledi, ilerledi ve gördüğü görüntüyle gözleri kocaman açılırken dudaklarından şu kelime döküldü.

"Siktir."

Günümüz

Mide bulantım ve baş ağrım uykumu kaçırırken elimi tutulmuş olan boynuma attım. Tek tutulan boynum olmadığından vücudumda komple bir ağrı hissediyordum. Önümdeki votka şişesiyle bakışmaya başladığımda hala ayılmaya çalışıyordum.

Büyük ihtimalle sabaha karşı burada uyuyakalmıştım. Gözlerim duvardaki saati bulduğunda henüz öğlen olmadığını gördüm. Ağır hareketlerle önümdeki sehpaya tutunup altında kalan bacaklarımı kendime doğru çektim, ayağa kalktım.

Yere dökülmüş çerezleri gördüğümde sıkıntıyla nefes verip üzerine basmamaya dikkat ettim. Bir ara gelip toplardım.

ARAF • YoonMin Where stories live. Discover now