48.BÖLÜM~Yakınlık

Start from the beginning
                                    

Sinirle Bora'nın odasına daldığımda tam Bora'nın karşısında oturan Ceyda'yı görmemle sinirle gözlerimi yumup yüzüme histerik bir gülümseme yerleştirdim. Bu kızdan nefret ediyordum. Hatta nefret çok daha az bir anlam  içeriyordu bu kıza hissettiklerim karşısında.
Gözlerimi tekrardan açıp Ceyda'ya bakmadan Bora'ya çevirdiğim gözlerimi onun meraklı bakışlarıyla birleştirdim. Gülümsemem hâlâ yüzümdeydi. İğrenç bir gece geçirmiş tüm o saatler boyunca en yakın arkadaşımın kabuslarına şahit olup başında beklemiştim. Ve ben kafamın dağılması için saçma bir şekilde ilk önce Bora'nın yanında soluklanmaya gelmiştim. Ama onun benden daha önemli misafirleri vardı. Ben Yiğitle bu kadar samimi değilken o neden sürekli Ceyda'yla dip dibeydi? Bu içimdeki olmaması gereken anlamsız duyguları harekete geçiriyordu ve ben onları sorgulamak dahi istemiyordum. Ne oluyor sana?
Sence!?

Onun gözlerine bakmaya devam ederken dün gördüğüm rüyanın aklıma gelmesi utançla yutkunmamı sağlarken tüm tüylerim diken diken olmuş vücudumdan bir elektrik dalgası geçmişti sanki. Rüyam çok saçmaydı. Çok çok saçmaydı ve asla görmemem gereken bir şeydi. Yalnızca bir rüya sakin olmalısın.
Onunla öpüştüğümü gördükten sonra mı!?

Allah kahretsin bunu unutmalıydım. Fakat tüm ayrıntılarıyla zihnimde aynen durması hâlâ kalibimin göğsümden çıkacak gibi atmasına neden oluyordu. Nefesim daralıyordu. Bu böyle hissettirememliydi bu kadar gerçekçi olmamalıydı. Hareketlerim çok tutuktu anlar mıydı?

"Sana da günaydın tatlım. Sen sevgilimin odasına böyle izinsiz direkt  kapı çalmadan falan girebiliyor musun ya!?"

Ceydanın alaylı sesini duyduğumda irkilerek bakışlarımı Bora'nın gözlerinden çekmiş sarı saçlar ve kahverengi gözlere sahip Ceydaya bakmıştım.

"Dışarı çık iki dakika."

Ruhsuzca söylediklerim alayla kaşlarının alnına ulaşmasını sağlamıştı.

"Hadi ya neden çıkacakmışım?"

Bende kaşlarımı kaldırarak yüzümdeki sırıtmayı genişlettim.

"Canım istiyor."

"Tüh benim istemiyor." Rahatça arkasındaki koltuğa yaslandığında sinirle dişlerimi sıkıp derin bir nefes almıştım. Sakin olmalıydım. Sakin olmalı ve Bora'ya daha fazla bir şey belli etmemliydim. O neden dahil olmuyordu? Neden onu kovmuyordu? Onunla bir şey konuşacağım açık değil miydi? Ki konuşmasam bile ben onun yanında kalmak istiyorsam bir sebep olmasa bile Ceydayı kovmalıydı sonuçta ondan daha önemli olmalıydım Bora için.

Bu sefer sinirli bakışlarım Bora'ya döndüğünde kaşları çatık beni izlediğini gördüm. Esmer teninde parlayan gece mavisi gözleri yine rüyamdaki kadar canlı ve parlaktı.

"Sevgilinle cilveleşmeyi kestiğiniz zaman odama gelirsin."

Arkamı dönerek topuklularımın zeminde bıraktığı seslerle kapıyı açarak kendimi dışarı attım. Bora'nın nefesimi kesen bakışlarını odadan çıkana kadar sırtımda hissetmiştim. Bir terslik olduğunu anlamış olamlıydı.

Gece üç saat uyursan olacağı bu. Kesinlikle iyi değilsin.
O üç saatte nasıl rüya görebildiğimi aklım almıyordu!

Odama girdiğimde çantamı koltuğun üstüne bırakırken kendimi de masamın başındaki sandalyeye atmıştım. Ellerimi şakaklarıma yasladım ve şu baş ağrımın geçmesini dilerken kendi kendime tekrarladım.
"Unut, unut, unut..."

Yarım saat.
Yarım saat geçmişti ve gelmemişti. Sürekli kendimi başka işlerle meşgul etmeye çalışıyor ve gelmemesi önemli değil diyerek kendimi sakinleştiriyordum. Bugün niye böyleydim bilmiyorum -tahminlerim rüyamdan dolayı olduğu yönünde- ama yarım saat bekletmesi beni deli ediyordu.

KOKUNUN İZİWhere stories live. Discover now