47.BÖLÜM~İstek

Começar do início
                                    

"Hastaneye gitmeli miydik?" Kumsal'ın tedirgin çıkan sesi beni de bilinmeze sürüklemiştim. Bilmiyordum.
Yalnızca omuz silkmekle yetindim. Gecenin kasveti içimde dolarken nefes alamadığımı boğazımın, hıkçırmamak için kendimi sıktığımdan dolayı dayanılmayacak derecede acıdığını hissettim. Dolan gözlerimla arabanın tavanına bakarken yaşları geri göndermeye çalıştım. Neden hep toplandık dediğimiz yerden dağılıyorduk. Hayat buymuydu? Belki de hayat yalnızca bize böyleydi.

"Hastane falan istemiyorum susun uyuyacağım." Açelya'nın homurdanmaları arabayı doldurduğunda dişlerimi sımsıkı sıkıp gözlerimi kırpıştırdım. N'için bu kadar acı çekiyordum? Bir sebebi var mıydı? Ben kime ne yapmıştım da bunları yaşamak zorunda kalıyorduk?

"Tamam hastane falan yok. İnelim."
Eren hepimize bir bakış attıktan sonra arabadan indiğinda Kaanda onu takip etmişti. Fakat şimdide Açelya kalkmıyordu.

"Kalk birtanem hadi." Kumsalın homurtusuna burun kıvıran Açelya uyumaya devam etmişti. O adam ona ilaç verecek kadar yakındı. Belki onu öldürebilirdi de.
Kumsal kapıyı açıp kendini dışarı attığında Açelya'nın başı Kumsalın dizlerinden koltuğa düşmüştü ama o halinden memnun gibiydi.

"Açelya inmemiz gerek güzelim uyan hadi." Sözlerimi duymamış bile olabilirdi. Hızlıca tekrar açılan kapı dikkatimi çekerken gözlerim şokla irileşmiş ve Açelya'yı birden kucağına alan Erene bakakalmıştım.
Erense bize salakmışız gibi bakmış ardından arkasını dönerek eve adımlamaya başlamıştı.
"On saattir uğraşıyorsunuz az beyninizi çalıştırın abi yok kalmamış bunlarda."

Bizde Bora'yla arabadan indiğimizde Bora'nın bakışlarını üstümde hissederek ona doğru döndüm. N'oldu dercesine kaşlarımı kaldırdığımda yüzüme bakmayı sürdürmüş sonra omuz silkmişti. "Ne?"
"Hiç."
"Nasıl hiç?"
"Basabaya hiç."
"Söylesene bir şey söyleyecektin." Kafasını hayır anlamında salladığında bu sefer ben omuz silkip diğerlerine yaklaşmak adına hızlanmıştım.
Aramızdaki bu boş ve saçma iletişim alakasız şekilde komik geliyordu.

"Sen donucaksın." Açelya kollarını boynuna sardığı Erene baygın bakışlarını gönderirken Eren bakışlarını ona çevirdiğinde birkaç saniye duraksamış ardından "Sus ve gözlerini kapat." diyerek onu azarlamıştı. Açelya bir bebek edasıyla gözlerini kapattıp "Tıp." demiş ağzında görünmez bir fermuar çekmişti. Başını bile dik tutamayarak Erenin omzuna yasladığında anahtarla açtığım evden içeriye girmişlerdi.

"Odası nerde?" Eren'in bize sorduğu soruyu yine boşboğazlığıyla Açelya yanıtlamıştı.

"Tüm ev benim aslanım. Hatta bırak burda uyuyacağım! Ama şşşt Masalla Kumsala söyleme."

"Sarhoş sanki, hallere bak. Burdayız kızım duyduk her şeyi." Kumsal sinirle konuştuğunda Açelya bu sefer gerçekten gözlerini aralamış ve ciddi ifadesiyle hepimize bakmıştı. Sesi bu sefer alaylı değil gerçek yorgunluğunu belli edercesine pürüzlü çıkıyordu.

"Biliyorum....Yalnızca beni merak etmeyin ben iyiyim, gerçekten. Sadece biraz uykum var ve dinlenmem gerek. Hem siz benim ne zaman kötü olduğumu gördünüz?"
Kötüydü. Kötü gözüküyordu yorgunluğu ve korkmuşluğu ellerini titretiyordu.

Bileğimden çekilmemle birkaç saniye şaşırsamda hızlıca beni mutfağa doğru çekiştiren Boraya baktım.
"N'oluyor!?" Mutfağa girdiğimizde Bora dışarıya bir bakış atıp bana dönmüştü. Yüzündeki endişeli ifadeye bakarken korkarak kaşlarımı çatmıştım
"Kusturun. O şerefsiz başka bir şey vermiş olabilir mi ona? İçimiz rahat etsin belki kanına karışmadan kusabilir."

Kaşlarım havalanarak anlımda bir kavis oluşturduğunda söylediklerini idrak ettiğim anda hızlıca mutfakta dışarı çıkmıştım. Onun odasının girişinde gördüğüm Erene hızlıca seslendiğimde tüm bakışlar bana dönmüştü.

KOKUNUN İZİOnde histórias criam vida. Descubra agora