Milk {5}

383 57 126
                                    


"Beyonce olacakmış bu ayın kapağı."
"Evet."
"Çekimleri gördüm ama fotoğraf çekemedim."
"Hayır, o yoktu."
"Şimdi kapatmam lazım, seni tekrar bilgilendiririm."

Harry Styles'ın kata girdiğini gördüğümde telefonu hızlıca kapattım. Taylor'a şu ana kadar öğrendiklerimi anlatıyordum ama o kadar da kayda değer bir şey yoktu.
Zaten ben artık bu işin bilgi taşımakla olmayacağını anlamıştım.
Kaleyi içten fethetmem gerekiyordu. Harry Styles'a yakın olacak, ona kendimi sevdirecek ve bana güvenmesini sağlayacaktım.

Sonra ise istediğim her şey kolayca olacaktı.

Style dergisi batacak, Swift dergisi çok daha güçlü bir şekilde geri dönecekti.

Hazırladığım çayı kupaya koydum ve hemen Harry'nin odasına ilerledim. Kapıyı tıklattıktan sonra onay beklemeden içeri girdim. Masasında oturmuş bilgisayarına bakıyordu. İçeri girdiğimde bana bakma zahmetinde bulunmamıştı. Çayını masasına bıraktım.

"Günaydın."

Gülümseyerek konuşmama karşılık vermedi. Bana bakmadan çayından bir yudum aldı ve anında yüzünde iğrenmiş bir ifade oluştu. İşte şimdi bakışları bana dönmüştü.

"Bu çay sütlü mü?"

Sert bir tonda sormuştu, duruşumu bozmadım. Gülümsemeye devam ederek cevapladım.

"Evet. Ben sürekli bu kadar gergin ve garip davranışlarınız olmasını gerginliğinize bağlıyorum. Sütlü çayın sizi yatıştırabileceğine-"

Ben konuşurken bir anda çay kupasını tutup yere fırlattı. Porselen kupa ayaklarımın dibinde parçalanırken çay her yere sıçramıştı. Bu kadar büyük bir tepkiyi asla beklemiyordum. Açıkçası korktuğumu bile söyleyebilirdim.

"Senin sütlü çayını istemiyorum. Bir çay getirmeyi bile beceremiyorsun. Sen benim günlerimi mahvetmek için mi çabalıyorsun?"

Günlerini değil, seni mahvetmek amacım ama bunun sütlü çayla bir ilgisi yok.

"Bay Styles, bu kadar bağırmanızı gerektiren bir konu göremiyorum ortada. Siz bu çayı attınız, harika, hırsınızı çıkarttınız ama bunu temizleyecek insanlara yazık değil mi?"

"Değil."

Kaşlarım çatıldı.

"Ne demek değil?"

"Değil. Sen temizleyeceksin burayı. Hatta bütün ofisimi paspaslayacaksın ve toz alacaksın."

Aklımı kaçırmama o kadar az kalmıştı ki. Ben bu adama iyi davranayım, yakın olayım dedikçe o beni kendinden iğrendiriyordu.

"İyi, temizlerim."

Oflayarak yere doğru eğildim ve cam kırıklarını elime toplamaya başladım. Bir yandan da söyleniyordum.

"Ama söylemem gerek annenize çok üzülüyorum."

Tek kaşı havaya kalktı.

"O da ne demek?"

"Sizin gibi birisi çocukken kim bilir ne kadar sinir bozucuydu. Annenizin yemeklerini her beğenmediğinizde etrafı kırıp döktüyseniz kadın gerçekten çok uğraşmış olmalı."

Harry sandalyesinde geriye yaslandı. Çatık kaşları ve gergin yüz hatları biraz gevşemişti.

"Annem bana hiç yemek yapmadı, o yüzden böyle bir sorunu da yoktu."

Bir anlığına ona doğru baktım ama sonra bunu sorgulamamanın daha iyi olacağına karar verdim ve elimdeki kırık porselen parçalarıyla odadan çıktım. Kattaki temizlik odasını bularak önce elimdekileri çöpe attım sonrasında ise bir paspas alarak Harry'nin odasına doğru ilerlemeye başladım.

End Up Here |H.S.Onde as histórias ganham vida. Descobre agora