20.BÖLÜM: Ağabey

Start from the beginning
                                    

Benim ağabeyim yıllar önce mezara koyduğum adamdı, bu adam değil.

"Hiçbir şey söylemeyecek misin Kerem?" başımı sağa çevirip babama baktım, avuç içlerini yere koymuş öylece içli içli ağlıyor.

Başımı kaldırıp yeniden O'na baktım. O kim bilmiyorum. Ağabeyim olduğunu iddia ediyor, inanmıyorum.

Evet hayalimdeki adam ama hayalimdeki gibi davranmıyor. Neden?

"Kerem, sana söylüyorum." hiçbir şey söylemeden yeniden babama baktım. Eğik başını bu kez kaldırıp gözlerime baktı. İlk kez böyle bakmıyor Ahmet Sayer, kapısının önünde ağladığımda da böyle bakıyordu.

Ağabeyimi gömerken de böyle bakıyordu.

Kafamı sağa sola sallayıp yürümeye başladım, kendimi buradan atmam gerek. Zeynep'in, güzelimin yanına gitmem gerek.

Kolumdaki baskıyla durdum, kolumu tutan ellere bakıp başımı gözlerine sabitledim.

Ağabeyimin gözlerine çok benziyor, sadece rengi..

"Bir şey söyle."

"Ağabeyimin kemikleri sızlıyor, yapma." diyebildim. Babamın ağzından kaçan hıçkırık sesiyle ona baktım.

A"Özür dilerim.." dedi bana bakarken.

"Benden özür dileme baba! Özür dilemesi gereken bizler değiliz." diyip O'na çevirdim bakışlarını yeniden. "Sensin."

"Sana her şeyi anlatacağım."

"Ağabeyimin mezarına gideceğim, bırak." kolumu çekmeye çalışırken daha sıkı tutmasına bakakaldım. "Yaptığın şey çok yanlış, ağabeyimin adını kullanman çok yanlış."

"Kerem.."

"Ben onun arkasından ne kadar ağladım biliyor musun ha?! Katili benmişim gibi bir başıma nasıl sürgüne gönderildim bunu biliyor musun?! Her gün eski CD'leri izleyen babama kaç kez 'ben ölmedim' dedim?! Sen misin benim ağabeyim? Lanet olsun böyle işe, ağabeyimin adını rahat bırak." bu kez kolumu sertçe çekip yürümeye devam ettim.

"Can ablasına anlatıyormuş her şeyini, ben kime anlatacağım? Benim kimsem yok ki.." durdum. Bu.. Ne demek? "Mezarın başında böyle ağlamıyor muydun?" sinirle döndüm.

"Planlı mıydı her şey?! Ağabeyime anlattığım dertlerimi mi dinledin sen?!"

"İnanmıyor musun Koray olduğuma?"

"Ağabeyimin adını ağzına alma!" bana doğru bir adım atıp gülümsedi. Alayla..

"Bir gün benim odamda oynarken babamın bana aldığı yazı tahtasına topu atmıştın. Kırılınca korkarak arkama saklandın."

"Kes."

"Annemle babam geldi. Ben her zamanki gibi suçu üstlenince derin bir nefes almıştık ikimiz de.. O gün bana ne dediğini hatırlıyor musun Kerem?"

"Kes sesini."

"Ne olursa olsun annemle babam bile bıraksa sen beni asla bırakma ağabey, demiştin."

"BIRAKTIN!" diye haykırdım. Kabullenmiş miyim şimdi ben? Onun ağabeyim olduğunu kabul mu ettim?

"Bırakmak zorunda kaldım!"

"Gerçekten umrunda olsaydım, olsaydık.. Bunca zaman çocuk oyalar gibi oyalamazdın, saçma sapan oyunlara girişmezdin, beni yokluğunla cezalandırmazdın. En önemlisi de ne biliyor musun? Senden sonra beni hayata bağlayan tek insanla benim canımı yakmaya çalışmazdın. Benim ağabeyim benim canımın yanmasına tahammül edemezdi, sen yakmaya çalıştın. Benim ağabeyim falan olamazsın sen.."

KİRPİ GİBİWhere stories live. Discover now