Olmadık bir anda belirsizliğe düşünmemeyi umdum.

 "Orada olmak istiyorum." Vuslat'ın yumuşak sesi kulağıma dolunca tereddütte kaldım.

"Olmaz," dedim sonunda. "Ben maçtayken yanında seni koruyabilecek kimse kalmayacak." Sansar'ın yokluğunu bir kez daha hissettim, maçtayken Vuslat'ı ona emanet edebilirdim. Ama o dümbelek kafalı bilmediğim bir yerde acısıyla boğuşuyordu. Yaşadığı pişmanlığı hatırlayınca dilimi ısırıp bunu düşünmemek adına kendimi acıyla uyardım. Bunun işe yaradığını uzun zaman önce keşfetmiştim.

"Sen maçta bir adamla yumruklaşırken ben de kendimi koruyabilirim." sesi kızgın geliyordu. "Üstelik ilk defa boks maçına gitmiyorum. Senin tahmin bile edemeyeceğin bir yaşta ben babamın boks maçını izlemeye gidiyordum."

Yeni çıkmaya başlayan sakallarımı kaşıdım. Maçtan önce traş olmam gerek, diye kendime hatırlattım. Amcamın bakışlarını da üzerimde hissediyordum. Amcam sessizce "Kız arkadaşının yanında dayak yemekten mi korkuyorsun yoksa?" diye sorunca güldüm.

"Bunda komik ne var? Ben ciddiyim." Vuslat'ın gerçekten kızdığını hissettim.

"Sakin ol şampiyon, sana gülmedim. Amcam benimle dalga geçiyor." Aslında amcamdan Vuslat'ın yanında durmasını rice edebilirdim. 

Amcam ona beklentiyle baktığımı fark edince ellerini havaya kaldırıp "Uzak dur benden evlat," dedi. "Bu gece bende evde yokum."

Ona şüpheli bir bakış atsam da üzerinde durmadım ve telefonda cevabımı bekleyen Vuslat'a "Pekala," dedim isteksiz bir sesle. "Seni on birde alırım."

"Senin daha erken gitmen gerekmiyor muydu?"

"Boş ver," dedim beraber gideceğimiz taktirde ne kadar geç gidersek Vuslat için o kadar iyi olacağını düşünerek. "Üzerine rahat bir şeyler giy."

Ofladı. "Maça sen çıkacaksın, biliyorsun değil mi?"

"Hey, hayır. Yani, bak ben ciddiyim. Dikkat çekici bir şeyler giyme. Ringin dışında bir de sana bakma hatasına kapılan birinin yüzünü dağıtmak istemiyorum."

"Tamam," diye homurdandı. "Kapatmam gerek. Sena'ya bakacağım."

"İyi mi?" diye sordum.

"Bilmiyorum, gün geçtikçe daha da içine kapanıyor." Nisa'nın sesleri geldi. "Ama artık daha rahat uyuyor. Yarın doktora gideceğiz beraber."

"Pekala," dedim mutfak çekmecesinden amcamla ikimize kaşık alırken. "Görüşürüz."

"Hoşça kal."

Mutfak sandalyesini oturmak için çektiğim sırada amcam bana küçümseyici bir bakış attı. "Bazen seni yetiştiren kişinin ben olmadığımı düşünüyorum," dediğinde ona anlamayan gözlerle baktım. "Kadın ruhundan anlamıyorsun desem, anlıyorsun. O nasıl telefon kapatış?"

Kaşlarımı çattım. "Ne varmış 'görüşürüz' de?"

Sandalyesine oturup bana inanamıyormuş gibi baktı. "Vuslat'ı sevdiğin gözlerinden belli, sen kıza 'görüşürüz' diyorsun. Kadınlar ne hissettiğini söyleyen erkeklerden hoşlanır." Gülmeye başladığımı fark edince bana ters bir bakış attı. "Sen bu kafayla kızı iki güne kaçırırsın."

Gülmeyi aniden kesip somurttum. "Onu seviyorum diye bunu her dakika söylemek zorunda değilim."

İhtiyar göz kırptı. "Arada hatırlatmanın faydası var." Tekrar sorumlu ebevyn moduna geçince kaşlarını çattı. "Çorbanı iç soğutacaksın."

 Kaşığımı dumanlar çıkaran çorbama daldırıp ağzıma götürdüm ve sıcak çorbanın boğazımdan kayışını keyifle bekledim. "Ellerine sağlık," deyince amcam gülümsedi. Gözlerinin etrafı kırışmıştı o gülümseyince. İhtiyar diye düşündüm ve bir kez daha gülümsedim. O da babacan bir tavırla elini sırtıma koydu.

Düşünce MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin