SZ • 5 |❝İncinmesin Kanatların.❞|

En başından başla
                                    

Şaşkınlıkla Gökhan'a doğru dönüp kaşlarımı çattım. "Nefsi müdafaaydı." Dudaklarını bilmiş bir tavırla büzüp omuzlarını silkti. "Madem öyle neyi dert ediyorsun bu kadar?" Gözlerimi Karan'a çevirip bandaj sarılmaya başlanılan koluna bakıp hemen sonra bakışlarımı kaçırarak başımı eğdim. "Polislere bunu nasıl açıklayacağımı merak ediyorum." Omzuma bir el dokunduğunda sağıma doğru dönüp biran da ciddileşen Gökhan'a baktım. "Polis falan yok, ben hallettim o işi. Bu konuda sakın kendini suçlama, dediğin gibi; sadece nefsi müdafaaydı." Büyük bir nefes verip üzerimdeki elbisenin eteğiyle oynamaya başladım. Sevmiştim üzerimdeki elbiseyi, kışa mevsimine göre oldukça inceydi fakat o kadar güzeldi ki üşümemi bile dert edemiyordum. Dizlerimin hemen üzerine gelen beyaz düz bir elbiseydi. Kumaşı kalındı fakat kol detayları tülden yapıldığı için bedenim ısınmıyordu.

Ben kendi içimde kayıp diyarlara geziye çıkalı ne kadar oldu bilinmez fakat Karan oturduğu koltuktan kalktığında Doktor beyde yanında getirdiği malzemeleri toplamaya başlamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben kendi içimde kayıp diyarlara geziye çıkalı ne kadar oldu bilinmez fakat Karan oturduğu koltuktan kalktığında Doktor beyde yanında getirdiği malzemeleri toplamaya başlamıştı. Gözlerimle Karan'ı mutfağa kadar takip etmiş sonra Doktorun gideceğini anlayarak ayağa kalkmıştım. Ellerimle elbisenin eteğini düzeltip önüme düşen sarı saçlarımı geriye doğru attım. Önümde duran adamı incelerken gözlerim aniden yakasındaki karta kaydı. Kartını çıkarmadan mı gelmişti? İçimden 'Acaba adamı kaçırdılar mı?' diye düşünürken Gökhan arkamdan öne doğru atılarak adamın kucağına atladı. "Ekin'im!" Doktorun adı Ekin'di demek ki. "Ya Gökhan, insene abi kucağımdan ne yapıyorsun ya?" Gökhan, Ekin'in boynundaki kollarını sıklaştırıp bacaklarını da sıkı sıkı beline sardı. "Hayatım, özledim diyorum sana neyi anlamıyorsun?"

İkisinin birbirleriyle olan çekişmesi devam ederken onların bu haline istemsizce gülümsemiştim. "Sarışın." Karan'ın sesiyle mutfağa doğru döndüğümde eliyle yanına gelmemi işaret etti. Yavaş adımlarla yanına gittiğimde elini bileğimi dolayarak mutfağın köşesine doğru çekiştirdi. Kalçamı tezgaha yaslayıp başımı kaldırdığımda Karan'ın beni izlediğini gördüm. "Ne oldu?" Alt dudağını ısırıp gözleriyle yüzümü süzdü. "Bugün gördüğümüz adamlar benim için gelmemişler." Kaşlarım çatılırken başımı biraz geriye doğru atıp yarasına baktım. "O zaman seni biriyle mi karıştırdılar?" Başını iki yana sallayıp omzumdaki saçlarımın bir tutamını parmaklarına doladı. "Sana gelmişler Sarışın."

Şaşkın bir ifadeyle Karan'a döndüğümde 'Şakaydı.' demesini bekledim fakat beklentimi karşılayacak herhangi bir şey söylemeden öylece yüzüme baktı. "Eve geldiğimizde o gece olanları anlatacağını söyledin, bence şimdi tam zamanı." Ne anlatacaktım ki ona? Sokağın ortasında nasıl dayak yediğimi mi, yoksa kendimi savunamadan bayılıp kaldığımı mı? Belki de bedenimi çuval gibi tanımadığım bir adamın kapısına nasıl attıklarını anlatmalıydım. "Anlatacak bir şeyim yok, arkamdan gelip saldırdılar. Ne konuştuklarını duymadım sadece ismin geçti." Karan çenemi yukarı kaldırıp kaşlarını çattı. "Yalan söylüyorsun." Yüzümü sertçe sağa doğru çevirip çenemdeki parmaklarından sonra da onun ve tezgahın arasından çıkarak bedeninden uzaklaştım. Birine yakın dururken yalan söyleyemiyordum.

SİYAH ZAMBAK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin