18.Bölüm: 'En Büyük Hata'

8.6K 555 261
                                    

"Ben 3 yıldır her dışarı çıktığımda etrafı gözleyerek yürüdüm. Adımlarımı.. Belki, belki kızımın güzel gözlerini yeniden görürüm diye attım."

.

..
Genç kızın yanakları yaş doluydu, gözlerini yavaşça kapatıp kendini bu ana inandırmaya çalıştı. Gerçekti, gerçekten kardeşi karşısındaydı. Yüzlerce defa gördüğü o rüyalardan biri değildi, bu defa gerçekten de karşısındaydı.

Aralarında tek adım vardı, derin bir soluk aldı. Bunca zaman olmayan bir nefesti, artık rahatladığını gösteren bir nefes. Aradaki tek adımı kapatıp kollarını kardeşinin boynuna sıkıca doladı. Eren anında karşılık verdi, iki kardeşin gözyaşlarıyla kavuşmasını herkes dolu gözlerine izledi.

Üç yıldır kalbini cayır cayır yakan kor ateş, erkek kardeşine kavuşmanın etkisiyle yavaş yavaş küle dönmeye başladı. Eva yanaklarının üzerinde duran iki elin büyüsüne bıraktı kendini.

Öylesine çok özlemiş, bu anın öylesine hayalini kurmuş ve öylesine çok rüyada görmüştü gerçek olduğuna inanmakta zorluk çekiyordu.

Titreyen elleriyle kardeşinin ellerini yüzünden indirdi, gözyaşları hızla süzülüyordu. Bakışlarını, onun mavi gözlerine dikti. "Ablam.." Dedi, kollarını kardeşinin boynuna öylesine sıkıca sardı ki, üç yılın özlemini bir dakikada çıkarmak istedi.

Eren'in kolları anında karşılık verdi, ablasını hasretle sıkı sıkı sardı. Gözlerini kapayıp burnunu boyun boşluğuna gömdü. "Affet abla.. Bizi affet" dedi, titrek dudakları ve yaş dolu gözleriyle.

"Bunca zaman seni hiç aramadık.." diye ekledi, Eva hiçbir şeyi duymuyor sadece kardeşini sıkı sıkı sarıyordu. Gözlerini kapatmıştı, hissetmeye çalışıyordu. Aynı anda annesini, babasını ve kız kardeşini de hissetmeyi diliyordu. Gerçek mutluluğu o anda olacak, kalbindeki yaralar iyileşmeye başlayacaktı.

Eren ablasının hıçkırıklarını duyup yavaşça geriye çekildi, elini yanağına bırakıp baş parmağıyla gözündeki yaşları silmeye çalıştı. Pişmanlık duyduğu o kadar şey vardı ki, hissettiği bu duyguyu yok edemeyeceğini biliyordu.

Düne değin kalbine ablasına biriktirdiği büyük bir öfke hakimdi, ta ki bunca zamandan sonra ilk defa karşı karşıya kalana kadar. Gözleri, onun mavi gözlerine değdiğinde tüm öfkesi buhar olup uçmuş özlemi her yanını sarmıştı.

Arkasını dönüp giderken, öfkesinin dinişinin yarattığı şaşkınlığı yaşıyordu. Koşa koşa hastaneden uzaklaşıp nereye gittiğini bilmeden ilerlemiş, Özlem'in takip etmesine bile izin vermeden bir sahilde bulmuştu kendini.

Bir bankın üzerine otururken tüm bedeni tir tir titremeye başlamıştı. 3 yılı ayrı geçirirken bir an bile özlemekten vazgeçmemiş, evdeki yokluğunu her daim hissetmişti.

Her sabah annesi okul için uyandırdığında, her daim yaptığı gibi gitmemek için direnmeye yeltense de ablasının yokluğunu, onu ikna etmeye çalışmak için olmayışını hatırlayıp itiraz etmeden hazırlanıp gitmişti.

Genç kızın evden ani gidişi, haylaz kardeşinin aniden büyümesine sebep olmuştu. Artık haylazlık yapmıyor, annesini kızdırabilecek her şeyden uzak duruyor ve ablasının sık sık yaptığı kurabiye çeşidini yemiyordu.

Bankta tek başına otururken kalbinin delice çarptığını hissediyordu. Elini yavaşça üzerine bırakırken de dudaklarından fısıltı duyuluyordu, "Öfkeli olmalıydın" dedi kalbine. Bir anda yelkenleri indirdiğine kendisi de şaşırıyordu, nasıl olurdu. Nasıl olurdu bunca zaman hissettiği öfke, onu gördüğü ilk anda yok olurdu?

'NEDAMET' -Bir Pişmanlık Hikayesi (Bitti)Where stories live. Discover now