"Şhh şhh şhh," dedi işaret parmağını dudağına götürdüğünde. Hareketleri o kadar garipti ki bir şeyler kullanıyor olduğunu düşündüm. İki eliyle kulaklarına bastırdıktan sonra bir kere kafasına vurdu ve bana baktı. Tekrardan gülümsediğinde, "Yarım bıraktığın işi tamamladım sevgilim. Merak etme." dedi. "Murat'ı öldürdüm!" Kahkahası boş depoda yankılanırken gözlerimi kapadım.

Ben aylarca bir başkasının canını aldığım düşüncesiyle her ne kadar kötü olsalar da vicdan azabından yanıp tutuşurken, o rahatça adam öldürmekten bahsediyor ve bundan çekinmiyordu. Bir şey demediğimde devam etti.

"Senden ümidi kesecekken yolum buraya düştü. Bu bizim kaderimiz aşkım. Bizim," dediğinde elini saçlarıma götürdü. Aynı hızla bir adım daha gerilediğimde havada asılı kalan elini güçlükle yumruk yaptı ve dudaklarını birbirine bastırarak derin bir nefes aldı.

"Çok büyük bir iş için buraya geldim. O iş bu iş. Kendilerine Elçi adı verilen bir topluluk benim gibi zengin iş adamlarıyla iletişime geçiyor ve ortak iş teklif ediyorlar. Çok büyük bir felaket yaklaşıyor Devin. Anlattıklarına göre dünyanın sonunun geleceğine inanıyorlar. Ne kadar vakitleri kaldı onlar da bilmiyor ama bu iş tek umudumuz. Evimize döndüğümüzde her şeyi detaylıca anlatacağım güzelim."

Saçmalıklarına daha fazla dayanamayıp bakışlarımı tekrardan ona sabitledim.

"Sen ne saçmalıyorsun ya? Ne Elçisi ne topluluğu Korhan? Ne felaketi? Siz çocukları öldürüyorsunuz! Çocukları zehirliyorsunuz!" dedim.

"Hayır, hayır, hayır," dedi ellerini havada sallayarak. "Biz çaresi olmayan çocuklara yardım ediyoruz. Eğer biyolojik olarak ilaçlara bağışıklık kazanırlarsa ve bunu çoğaltabilirsek yaklaşan felaketi durdurabiliriz. Çocukları silah olarak kullanabiliriz."

"Delirmişsin sen!" diye bağırdım en sonunda. "Her çocuğa yaramayan bir ilaç geliştirmişsiniz ve bunu bile bile can almaya, ailelerin canını yakmaya devam ediyorsunuz."

"Şu kısmı atlıyorsun Devin," dedi. Bu sefer işaret parmağını havaya kaldırmıştı. "Biz zaten ölecek olanlara bir şans veriyoruz. Bu şansı kullanabilecek olan onlar."

"Lanet olsun size," dedim. Soğuk tenime batıyordu adeta. Hali hazırda titriyorken sinirden ekstra titriyordum. "Alya ölebilirdi Allah'ın cezası!"

Hızla bir adım attı ve bu sefer geri çekilecek vaktim yoktu. Aramızda hiç mesafe yoktu ve katran kokan nefesi dizlerimin bağını çözecekti ki dişlerimi sıkarak ona bakmayı sürdürdüm. Ondan korkmuyordum.

"Alya umurumda mı sanıyorsun?" dedi. Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Alya'nın gerçek babası olmadığımı biliyorum Devin, benim için tek önemli olan şey sensin."

Avuç içlerime uyguladığım baskı acısını hissettirdiğinde parmaklarımı gevşettim ve sıktığım çenemi rahat bırakarak soludum. Korhan'ın da içinde bir yerlerde Alya'nın kendi kızı olmadığını bildiğini biliyordum.

"Madem senin için o kadar değerliydim, madem benim için kızıma bile katlanmaya karar verdin. O halde ne diye yıllarca bana zulmettin? Ne diye Allah'ın her günü itip kaktın? Işıklarımı neden söndürdün Korhan?" dedim.

Şimdi ona doğru bir adım atmış olan bendim. Yüzüm yüzüne değecekti neredeyse. Fakat gözlerimi gözlerinden ayırmaya hiç niyetim yoktu. Dikkati gözlerimde olmalıydı. Az önce Alex'in bağlı olduğu ipleri kestiğim çakıyı cebimde konumlandırmaya çalışıyordum.

"Seni hiçbir zaman sevmedim. Sana hiçbir zaman saygı duymadım. Seni gördüğüm her saniye midemi bulandırıyordun. Hala da öylesin. İşe yaramaz pisliğin tekisin. Gücünün yettiğine kabarabilen ahlaksız bir orospu çocuğusun. Sen beni sevmiyorsun. Seninki bir hastalık! Rahatsızsın sen." Çok ileri gittiğimin farkındaydım ama bir şeyler yapmalıydım. Şimdi dikkatini dağıtmanın tam vaktiydi. "Bak, orada yerde yatan adamı seviyorum ben. Hem de deliler gibi seviyorum. Ona aşığım. BAK!" Elimle Alex'i gösterirken bağırıyordum. Korhan arkasını dönüp Alex'e baktığı sırada hızla cebimdeki çakıyı çıkarttım ve Korhan'a sapladım.

Korhan öne doğru sendelediğinde çevik bir hareketle omzuna saplamış olduğum çakıyı çıkardı ve yere attı. Kıpkırmızı olmuş bir şekilde bana döndüğünde yaptığım şeyin hiçbir işe yaramamış olduğunu fark ettim. Korhan kanıyordu ama it gibiydi. Hastalıklı sırıtışı artık yerini mimiksiz bir ifadeye bırakmıştı. Yüzündeki yaranın olduğu yer seğirdiğinde ona baktım.

"Çok yazık," dediğinde aniden üzerime çullandı ve boğazımı sıktı. O kadar hazırlıksız yakalanmıştım ki nefesin düğümlenmişti. Ciğerlerim havayı içine çekmek için içimde savaş verircesine çalışıyorlardı. Boğazımdaki elini tırmalamaya çalıştıkça daha çok sıkıyordu. Buraya ilk geldiğim zamanlarda gördüğüm bir kabus aklıma geldiğinde irkildim. Duş teknesini doldurmuş keyif yaparken uykuya dalmıştım ve Korhan gelip boğazımdan sıkıyordu. Ben suyun dışına çıkmaya çalıştıkça o beni daha da dibe bastırıyordu. Ölüyordum. Rüyam gerçekleşiyordu.

Zehirli nefesi kulağımın dibinde havaya karışırken gözümden bir damla yaş aktı. Morardığıma emindim. Güçlü eliyle boğazımı sıkmaya devam ederken diğer koluyla belimi kendine bastırmıştı. O şekilde Alex'in önüne yürüdüğümüzde Alex'in çaresiz bakışları artık bulanıklaşmaya başlamıştı.

"Bırak beni," diye fısıldadım güçlükle.

"Buna mı aşıksın?" dedi kafasıyla Alex'i işaret ederken. "Tam senlik hareket Devin. Aynı kalbe aşık olmak." Alex'in durumunu bildiğini öğrendiğimde daha fazla çırpındım. Biz bu durumdayken olmazdı. "Ah, evet, evet. İlk orospuluğunda sıçtığın Alya'nın babasının kalbini bu sefile nakletmişler. Ne trajik olay değil mi?" dediğinde bir damla daha yaş aktı gözlerimden.

Alex şoka uğramış bakışlarla bize bakarken olayın gerçekliğini hazmetmeye çalışıyordu. Sinir, şaşkınlık, üzüntü... Her şeyi gözlerinden okuyabiliyordum. Yüzünde soğuk rüzgarlar esiyordu sanki. Uzaklara savrulacakmış gibiyken dikkatini toparladı ve tekrardan bana baktı çünkü nefesim kesilirken kıvranmaya başlamıştım.

Korhan belime doladığı elini hareketlendirmişti. Vücuduma dokunurken daha fazla ağlamaya başladım. Kusmak istiyordum. Eli göğüslerimde, karnımda, her yerimdeydi. "Biraz eğlenelim o halde," dediğinde kulağımı yaladı.

Ciğerlerimin patlayacağını düşündüğüm anda hızla Korhan'ın elleri bedenimden ayrıldı ve öne doğru itildim. Ardı arkası kesilmeyen öksürük krizim başladığında ciğerlerimin hasret kaldığı havayı solumaya çalışıyordum. Tam Alex'in kucağına düşmüştüm. Elleriyle beni severken sıkıca alnımdan öpüyordu. O an neler olup bittiğine bakmak için hala bulanık gören gözlerimi kaldırdım.

Marcus, gelmişti.

Devin | RAFLARDA |Where stories live. Discover now