Chanyeol sıranın kendisine geldiğini hisseder hissetmez elindeki sadece birkaç minik yudum alınmış şarabı bırakırken asansöre ilerlemişti.
"İlk ben çıkıyorum." Düğmeye basmasıyla kapılar kapanırken hemen ardından sessiz bir mahzen bırakmıştı.
***
"Bu kontrol ettiğimiz kaçıncı ülke?"
"İkiyüzüncü. Sadece sekiz tane kaldı."
"Harika. O halde geri kalanını kontrol etmesi için Baekhyun ve Yugyeom'a söylemeliyiz. Çünkü birisi oldukça hızlı ve diğerinin aracı var."
"Namjoon, zaten yüz taneyi Baekhyun, elli taneyi ise Yugyeom kontrol etti."
"Ah, nolmuş yani? Sıkıldım ben."
Namjoon ve Hyejin İrlanda sokaklarında yan yana yürürken geziniyor kendilerine şüpheci gelen bir şey arıyorlardı. Minik bir ipucu arıyorlardı tanrılarla ilgili ve ya Hades'in oğlu Kim Taehyung ile ilgili.
Burada olduklarına mutlu birisi varsa o da kesinlikle Eros'un oğluydu. Burayı oldukça sevmiş görünüyordu. Sokak başlarında olan satıcıların yanına gidiyor resmen oradan oraya koşturuyordu. Görev başladığından beri onu mutlu eden bir şey varsa o da kesinlikle buraya özgü eşyalar ve güzel görünen yiyeceklerdi.
Satıcıların birisinden aldığı yüzüğü parmağına takıp hızla ekip arkadaşlarının yanına ilerlemişti. İkisine ithafen konuşup parmağını gösterirken yüzünden heyecan ve mutluluk bariz belliydi. "Baksanıza, bu bir Claddagh yüzüğü. Aşkı, sadakati ve dostluğu temsil eden geleneksel bir yüzük. Harika değil mi?"
İkili, güzellik tanırısının kendilerine gösterdiği yüzüğe bakarlarken kafalarını sallamışlardı. Seokjin daha parmağındaki yüzüğü överken etrafta dolanmaya devam ediyor yanlışıkla çarptığı insanlara karşılık gülümsüyor ve oldukça sevecen bir tavırla özür diliyordu.
Hyejin, Seokjin'in kendilerinden uzaklaştığını anladığında kafasını çok az Namjoon'a çevirmişti. "Çok şanlısın. Bir kocan var. Onun hakkında ne düşüyorsun?"
Namjoon bu konuda ne söyleyebileceğini bilmiyorken sessiz kaldı. Kendisine sorulan sorularda sessiz kalmak kendisinin yapacağı bir şey değildi. O, bu zamana kadar kendisine sorulan bütün soruları cevaplamıştı. Yaptığı kılıçlarda ne kullandığını, neler kullanıldığını, nasıl yapıldığını, ne tür olduklarını, zırhlarında hangi kalıbı kullandığını... İnsanlar ona nasıl bu kadar güçlü olduğunu sorduğunda bile bir şeyler uydurmuş ama yinede sorulara cevap vermişti.
Ama karşısındaki oradan oraya gezen ve sürekli gülümseyen adama karşı ne düşündüğü bilmiyordu.
Ve yanındaki Hyejin'e de bir cevap veremiyordu.
Kendisi bile daha ne hissettiğinden pek emin değildi fakat uygun bir zamanda bu evlilik konusunu onunla konuşmalıydı. Bellki de babalarının kendileri için ettikleri yemini bozmanın ya da böyle yaşamanın bir yolunu bulmalılardı.
"Hey, baksana!"
Hyejin parmağı ile herhangibi sokak arasını gösterdiğinde diğer iki tanrının bakışları ona döndüğünde Seokjin hızla elindeki çikolatanın son lokmasını ağzına atmıştı. İkili sokak arasına ilerlediklerinde girişe yakın bir yere büyük bir oyuk görmüşlerdi. Üçününde kaşları çatıktı. "Nolmuş burada?"
Seokjin az önce kısa bir sohbet ettiği adama oldukça büyük olan oyuğu gösterip sorduğunda adamdan şu cevabı almışlardı.
"Bir hafta önce oluştu bu oyuk. Ne olduğunu bilmiyoruz ama oldukça sert bir şey çarpmış gibi. Bir araba olacağını sanmıyoruz buralara iki tekerlekli taşıtlardan başka bir araç girmez pek. Haber verdik fakat henüz oyuğu kapatmaya gelmediler."
Seokjin ona kısaca teşekkür edip diğerlerinin yanına döndüğünde Namjoon bir süre daha oyuğu incelemiş sonrada fikrini söylemişti. "Gerçekten derin bir oyuk. Ne bir insanın ne de bir insan yapımı oluşturabilir bunu. Diğerlerine haber vermeliyiz."
"Haklısın."
卐
"Kesinlikle doğru. Bu normal bir oyuk değil. Bu sadece ikinci nesilin oluşturabileceği bir kalkandan oluşmuş. Enerjisinden anlaşılıyor, büyük ihtimalle korunmak amacıyla yapıldı ama kalkanı yapan kişi bu kalkanı yapacak kadar güçlü aynı zaman bu kadar sert çarpabilecek kadarda zayıf düşmüş."
Oyuğun oraya toplanan ikinci nesiller pür dikkat Baekhyun'u dinliyorlar, kendisinin Olimpos'ta çalıştığı zamanlarda kazandığı bilgileri ekip arkadaşlarına aktarıyordu. Görünmez olmuşlar, eski formlarına geri dönmüşlerdi. Bu konuda ise en çok sevinen kişi Chanyeol idi.
"Yani, bir çeşit saldırıya mı uğramış?"
"Öyle olabilir."
"Peki ya yaralı mıymış?" Herkes bir anda Jeongguk'un telaşla sorduğu soru üzerine ona bakmaya başladıklarında Baekhyun, bu tuhaf sessizliğin üzerinde pek durmadan tahminini söyledi. "Belki de. Gücünü çok fazla kullanan ikinci nesiller bayılma derecesine gelecek kadar zayıflıyorlar. Yaralanmışta olabilir."
"O halde.." Yugyeom kollarında göğüslerini birleştirmiş ve etrafa bakmıştı. Gözleri kısıktı ve ekip arkadaşlarını başından beri dinlediği için aklındaki sorulara kendisi cevap vermişti. Belki de diğer ikinci nesillerin düşünüklerini dile getirmişti.
"Hades'in oğlu, İrlanda da bir yerlerde."
Baekhyun ayağa kalkıp zırhını düzletmiş ve bulundukları sokağa kısa bir göz atmıştı.
"Muhtemelen öyle."
_
*Bilgilendirme
-Claddagh Yüzüğü
İlk kez 17. Yüzyıl'da İrlanda'nın Claddagh Kasabası'nda, bir kalbi tutan iki elin üzerine konmuş taç şeklinde tasarlanmıştır. Tasarımdaki kalp elbette aşkı, eller arkadaşlığı ve taç da sadakati sembolize eder.
Yüzüğü takma şekillerine göre 4 tane anlamı var bunları yazmayayım. Merak ediyorsanız bakabilirsiniz. İlerleyen zamanlarda ise geleneksellemiş ayrıca kolye, bileklik hatta yeni çiftler yeni bir eve taşındığında sevgisi ve sadakatini belli etmek istercesine kapı tokmağına bile uygulanmıştır o sembolü. Çok farklı çeşitleri var.
Cidden ben çok beğendim ve fotoğrafını da burada göstermek isterim.
Seokjin'in taktığı Claddagh yüzüğü
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
İveeet Taehyung hakkında ikinci ipucuya da ulaştılar ne güzeeel onu bulmaya çok az kaldı bakalım bulduklarrçında neler olacak😼😼
Eee gidişat nasıl beğeniyor musunuz?
Ya da aklınızda olan ve cevap bulamadığınız bir soru var mı?
Peki ya ilerleyen bölümlerle ilgili bir tahmininiz?
