0╰╮6

924 111 24
                                    

_

"Taehyungie.. Hades'in oğlu değil mi?"

Omzuna kafasını koyan beden hızla kafa sallayarak kendisini onayladığında onun aksine yavaşça kafa sallamış ve dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Tamam."

En azından kendisi Hades'in kayıp oğlu hakkında ilk bilgiye, onun ismine ulaşmıştı.




"Sıradaki rotamız belli. Yeryüzüne gideceğiz, ama öncelikle diğerlerini yer altından alalım."
Elleri omzunda ağlayan bedenin sırtında gezinirken kendisi için düşünmeyle, kucağındaki beden ise ağlamayla geçirmişti o süreci. Kendisi Taehyungie'yi çok özlemiş artık ne zaman geleceğini ne zaman onunla oyun oynamaya devam edeceğini merak ediyordu.

Omzunda yatmaya devam eden bedenin sonunda biraz sakinleştiğini anladığında belinden tutup onu kendisinden uzaklaştırmış havaya kaldırmıştı. Minik, mor renkte olan toynaklarını sallıyor, elini ağzına sokup parmaklarını ısırıyor aynı zamanda tuhaf sesler çıkartıyordu.

"Bir adın var mı?"

"Dimitra."

"Oh, ne güzel isim. Şimdi bana Taehyungie hakkında bilgi verir misin?" Jeongguk aceleyle sorduğu soru karşısında Dimirta yaratıcısının ismi duymasıyla ağzından çıkardığı elleriyle toynağını kavramış gülümsemişti hemen ardından. "Taehyungie!"

Jeongguk hemen, tamda şuanda Hades'in oğlu hakkında bilgi alamayacağını fark ettiğinde pes ederek kafasını sallamıştı. "Tabii, Taehyungie. Bunun içinde teşekkür ederim."

Ellerinin arasındaki bedeni yere bırakmak için hareket geçtiğinde kucağında ki beden tekrardan ağlamaya başlamıştı. "Neden ağlayıp duruyorsun ki?"

Dimitra hüzünlü gözlerle ona bakarken elini yumruk göz yaşını sildi. "Taehyungie.. nerede?"

 Karşısındaki çocuk ya da bir bebek küçüklüğünde, yer altından olan kişiye bakarken burnundan bir nefes verdi. "Bende bilmiyorum, ama onu bulmaya çalışıyoruz. Lütfen daha fazla ağlama."

Dimirta kendisine yumuşak yaklaşan ve etrafa yaydığı auradan dolayı onun bir Posedion'un ikinci nesli olduğunu anlarken aynı zamanda iyi niyetini de ufaktan sezmeye başladığını fark ediyordu. Bu nedenle de kendisini bırakmasını istemiyordu. Ama ikinci nesil kendisini yere oturtmuş ve ayağa kalkmıştı.

O sırada kendisini hızla mızrağını alıp gitmeye koyulan kişinin bacağına sarılmıştı. Jeongguk şaşkındı, Dimitra ise ona, her zaman Taehyungie'sini kandırmak için kullandığı bakışlarını uygalmıştı. Jeongguk şaşkınca bacağına sarılan bedene bakmaya devam ederken Dimitra iki yana sallandı. "Beni de götür, beni de."

Jeongguk ona kararsız bakışlarını atarken dudaklarını birkaç defa açıp kapatmıştı. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Eğer onu götürürse belki de kendilerine ayak bağı olurdu, ya da aksine kendilerine oldukça yardımı dokunurdu. Kararsızdı ama aynı zamanda bu sürekli ağlayan bebeği tek başına burada bırakmak istemiyordu.

Onu kucağına aldıktan sona iki kere hoplatmış ve sevecen bir ses tonuyla konuşmuştu. "Eveeet! Ekibimize katıldığınız için şeref duyarım efendi Dimitra!" Kucağında ki kişi gülmüş kafasını omzuna koymuştu. Jeongguk odadan çıkmak için bir adım attığında acıyan yanağına birkaç kez daha dokunmuştu.

"Söyle bakalım, Taehyungie'nin bir soy adı var mıydı?"

"Kim."

"Taehyungie'n işte. Soy adı nedir?"

Lost Son of Hades × TaeKookWhere stories live. Discover now