5-✴Mavi ve Gri✴

Start from the beginning
                                    

"Merhaba Tuğçe."

"Rahat olabilirsin, utanmana falan hiç gerek yok. Ben gidip Yavuz'a haber veriyim. Sonra gider eşyalarını alırsın, olur mu?"

Başımı salladım.

Ardından Tuğçe de kapıyı açıp dışarı çıktı.

"Off, aptal Efsun! Neden başkasıyla gitmek istemediğini söylemedin ki. Uyuz herifle nasıl gideceksin? ha, aptal kızım!"

Gözlerim etrafta tedirginlikle dolandı. Bu büyük evde ne yapacağım diye düşünüyordum. Burası Bar da çalışmak gibi değildi ki uyum sağlamakta zorlanacaktım. Daha önce böyle işlerde çalışmamıştım. Kaldığım ev de küçük üç odası olan bir evdi. Evde olmadığım için sürekli bir temizliğe de gerek kalmıyordu. Ama şimdi evimin kat be kat büyük olan bu evde nasıl çalışacaktım?

Düşüncelerim arasında boğulurken
dış kapının açılma sesini duyduğumda hızla etrafa bakmayı kesip, o tarafa baktım. Tuğçe kapıdan içeri girmişti.

"Yavuz, seni araba da bekliyor. Hemen git istersen. Kendisi biraz agresif biridir. Onu bekletmesen iyi olur."

"Tamam" diyerek kapıya doğru yürüdüm, açık olan kapıdan dışarı çıkmak üzereyken Tuğçe'nin sesini duydum;

"Görüşürüz Efsun."

"Görüşürüz." Yüzüne gitmeden önce son kez bakıp önüme döndüm. Dışarı çıktığımda soğuk esinti vücuduma işlerken hızlı adımlarla ilerledim. Ceket giymeme rağmen üşüyordum.

Karşımda ki siyah arabanın açık farları ve bir iki kez korna çalması uyuz herifin beni beklediğinin bir işaretiydi. Arabaya yürüdüm. Hatta biraz koşarcasına gittim çünkü üşüyordum. Arabaya ulaştığımda arka kapıyı açıp bindim.

Ön koltukta Yavuz oturuyordu. Yukarıdaki aynadan sinirli bakışlarla beni izliyordu. Bakışlarımı cama diktim. Yüzünü bile görmek istemiyorum. Arabayı çalıştırınca sessizlik içinde yola koyulduk.

Ormanlık bir yerdeydik. Epey ıssız bir yerdi, vahşi hayvanlarla dolu olmalıydı.
Ali denen adam ne diye böyle bir yerde yaşardı ki? hem de şehirden bu kadar uzakken zor olmuyor mu ki gidip gelmek?

Off banane, beni ilgilendirmiyor. Boşver gitsin. Sen evde çalışacaksın uğraşma bunlarla... aslında bu iş o kadar da kötü değildi. Tabi yavuz uyuzu olmasaydı. Çünkü bar da çalışmak zorunda değildim. Her gün farklı karakterde insanlar gelirdi. Bazen öyle sorunları olurdu ki işi bırakıp gitme isteğiyle dolup taşardım. Şimdi ise enazından bir evde çalışacaktım. Tabi adamın katil olması her şeyden daha kötüydü. Ama Bar da çalışmakla sonum belki bir gün patronum gibi bile olabilirdi diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Can güvenliğim bile yoktu. Kaç gece serserilerle uğraşmak zorunda kalmıştım. Önümü kesip para isteyenler ya da beni taciz etmek isteyenlerle karşılaşmıştım. Yeni evde çalışmanın bazı güzel yanları vardı. belki düzenli bir şekilde hayatıma devam edebilirdim. Dışarı da olmak başına her şeyin gelmesine açık bir yerdi. Belki de benim düşündüğüm dört duvar sandığım kadar kötü olmazdı. Tek yapmam gereken kurallara uyup, çalışmaktı.

Düşüncelerim arasına dolanırken gözlerim arabanın camından dışarıyı izliyordu. Araba artık ormandan çıkmış, şehir hayatına girmişti. Dükkanlar ve evlerin ışıkları gece olduğu için kapalıydı. İnsanlar sıcacık yatağında uyurken ben hala yorgun gözlerle etrafı izliyordum.

Aniden aklıma Yavuz'a adresi söylemediğimi hatırladım. Camın kenarından ortaya doğru biraz kaydım. Nasıl seslenmem gerektiğini düşündüm. Yavuz mu deseydim? Ya da
Hey! uyuz Yavuz, sana adresimi söylemedim.

TUTSAK  Where stories live. Discover now