-5-

2.2K 326 225
                                    

Zeus^

Bu bölümde biraz Sherlock vari bir Zeus göreceksiniz. Ve, Slyvia... Üzülüyorum ben bu kuzuya. (Dedi ve karakterine zarar vermeye devam etti)

İyi okumalar dilerim^^

BÖLÜM 5

Zeus, Slyvia'nın soluk pembeye boyanmış iki katlı küçük evinin girişinde durdu.

Dışarıdan bakıldığında her şey normal duruyordu. Belki evin basamaklarının yanında belirmiş çalıların biraz budanmaya ve solmuş kırmızı-pembe renkteki güllerinde iyice sulanmaya ihtiyacı vardı ama genel olarak gözünü rahatsız eden bir ayrıntı ya da dikkat çekecek kadar önemli duran bir detay bulamıyordu.

Evi son kez her açıdan süzdükten sonra iç çekti ve Bella'ya hayır dediği halde neden buraya geldiğini sorgulamamaya çalışarak, ufak merdiveni tek basamakla geçti. Evin her tarafı gibi verandada küçüktü, pastel pembe rengindeki alanı birkaç adımda geçip giriş kapısının önüne vardığında, kapıyı zorlamak için kulpa asıldı ve güç uygulamasına gerek olmadan zaten açık olan kapı onunla dalga geçercesine ardına kadar kısık bir gıcırtıyla açıldı.

Zeus'un ifadesiz duran yüzü kaşlarını çatmasıyla anında değişti. Kapının kilitli olmaması Bella'nın endişelerini haklı çıkartmak için yeterli bir kanıt sayılmasa da kapının açık olmasından tuhaf bir rahatsızlık duymuştu. Kapıyı kilitlemeyi unutacak kadar dikkatsiz ya da unutkan biri olabilir miydi? Belki de normalde dikkatli olmasına rağmen acele bir işi çıkmış ve evden apar topar çıkarken kilitlemeyi unutmuştu, sonuçta bu insanların -bazı kesimin neredeyse her gün- yaptığı klasik bir hataydı.

Hemen bir karara varmak yerine eşikten içeri girdi. Kapıyı arkasından kapatırken, dikkatini ilk çeken şey, evin oldukça havasız, boğuk bir kokuya sahip olması oldu. Günlerdir havalandırılmamış gibi kokan evin içinde yakın olduğu ilk pencerenin camlarını açarak içeriye temiz havanın girmesini sağladı. Burası kaç gündür havalandırılmıyordu? Birkaç günden fazla olduğu kesindi, içerideki berbat hava fazla net ve basıktı.

Dikkatlice girişten içeriye süzülerek çevresine bakındı. Etraf en son hatırladığı gibiydi, hatta bulaşıklar bile lavabonun içinde el sürülmemiş halde duruyordu. Yemek artıklarından yükselen koku da cabasıydı ve tüylerini diken diken eden birkaç hamamböceği tezgâhların üstünde geziniyordu. Zeus lanet böceklerden olabildiğince uzak durarak, sütlü kahve tonlarındaki zigon sehpaya doğru yaklaştı. Bella'nın haftalar önce Slyvia için hazırladığı klasör sehpanın üzerinde duruyordu, kapağı açılmış ama içindekiler pek fazla ellenmemişti.

Zeus biraz daha sehpaya doğru yaklaştı ve parmaklarının ucuyla pürüzsüz yüzeyin üstüne dokunduğunda çıkan toza baktı.

''Pekâlâ, ya çok temizlik meraklısı değilsin ya da burada ciddi anlamda ters giden bir şeyler var.''

Eline bulaşmış tozu silerken Bella'nın arkadaşı için duyduğu endişe tekrar zihninde canlandı. Kadını uzun süre tanıdığına göre yersiz yere endişe duyuyor olamazdı. Ancak başına ne gelmiş olabilirdi ki? Uzun süre eve uğramadığına göre belki de biraz olanlardan uzaklaşmak için şehir değiştirmişti, yas tutan fanilerin uzun süre eve kapandıktan sonra zihinlerini acıdan uzaklaştırmak için genellikle başvurmayı tercih ettikleri bir eylemdi.

Fakat burada yanlış hissettiren çok fazla şey vardı. Kapının kilitli olmaması, hamamböcekleri, etrafı kaplayan toz ve berbat koku... Çenesini sıvazlayarak etrafına daha dikkatli bakmaya başladığında, girişteki dağınıklığı fark etti. Bella ona gördüklerinden bahsederken girişin arbede gibi durduğundan söz etmişti ve açıkçası yalan söylüyor da sayılmazdı, burada kesinlikle bir şeyler yaşanmıştı.

Olimpos'taki AnahtarWhere stories live. Discover now