Çok sürmeden Birsen teyze ve Zehra abla olayı toparlamış ve evdeki fazla kadın kalabalığı yok olmuştu. Kadınların gitmesiyle Melih kendi adamlarını ve kızları da evden kovmuştu. Herkes gidince kucağına kızımızı almış ve Sevgi Hanımla beni karşına dikerek söylenmişti.

Yok, efendim biz bu kadar insanın içine küçücük bebeği nasıl çıkartırmışız. Bizim bu olanları engelleyecek kadar mantığımız yokmuymuş. Her şeyi geçmiş neden kendisini arayıp haber vermemişiz. Evi kadınlar hamamına çevirdiğimiz yetmiyormuş gibi bu durama kendi adamlarını da bulaştırıyormuşuz. Onların hesabını da sonra tek tek kesecekmiş. Bunun gibi bir çok şey söyledi.

Melih bize kızarken, Ela her şeyden bir haber babasının kucağında mışıl mışıl uyuyordu. Normalde bu kadar sese çoktan uyanması gerekirken, konu babası ve güçlü kolları olunca küçük hanım huzurla uyuyordu.

Yaşadığımız o vahim olayda böyle kapanıp gitmişti. İki haftadır her şey güllük gülistanlıktı. Melih normal düzenine dönmüş artık şirkete gidiyordu. Birsen teyze Melih evden çıktıktan sonra Kenan amcayı da alıp bize geliyor, Ela'yı seviyordu. Melih'in öyle davranmasına azıcık kırılmıştı farkındaydım ama çokta üstüne gitmiyordu. Bu durumu Melih fark etsin ayağına gelsin istiyordu.

Ama Birsen teyzenin gözden kaçırdığı bir şey vardı. Melih yanlış yaptığını ve hatalı olduğunu düşünmüyordu. Birsen teyze kendi kendine küsmüştü ne yazık ki yine işin sonunda kendi kendine küslüğü bitirecekti.

Herkes kendi halinde, herkes bildiğini okuyordu. Ben ise kimseye karışmıyor, sadece güzeller güzeli kızımla ilgileniyordum.

Şimdi ise salonda üçlü koltuğa bağdaş kurarak oturmuş Ela'yı emziriyordum. Kızlarla birkaç gündür görüşemiyorduk ve bu akşam onları bize davet etmiştim. Birlikte oturacak, pasta börek yiyecek vakit geçirecektik.

Sevgi Hanım akşam için hazırlık yapıyordu. Mutfakta yaptığı şeylerin nefis kokusu ta buraya kadar geliyordu. Açlıktan içim ezilmişti ama önceliğim kızım olduğu için ilk olarak onun karnının doymasını bekliyordum.

Bakışlarımı kucağımdaki kızıma çevirdim. Mini minnacık elini göğsümün üstüne koymuş boncuk boncuk gözleriyle bakarak küçük dudaklarıyla süt emiyordu. Arada bir duruyor sonra tekrardan emiyordu.

Çok masum ve güzeldi.

Gerçeği hayalinden daha güzel tek şey evlatmış. Bunu kızma baktıkça daha iyi anlıyordum.

Elimi uzatıp fazla uzun olmayan kumral saçlarını okşadım. Ela daha iki aylıktı ama babasının tıpatıp kopyasıydı. Melih'e çok benziyordu. Saçlarının rengi, gözleri her şeyi Melih'e benziyordu. Bana tek benzeyen yanı sürekli acıkıyor olmasıydı.

Ela'nın Melih'e bu kadar çok benzemesi beni sinir ediyordu. Onu dokuz ay ben karnımda taşımıştım. Onu ben doğurmuş, ben içimde büyütmüştüm ama kızım annesine benzemek yerine babasına benziyordu. Bu adaletsizlik değil de neydi?

"Kızım azıcık bana da benzeseydin ya?" yumuşacık saçlarını okşadım. Ela emmeyi bırakarak bana boncuk boncuk baktı. "En azından gözlerin bana benzeyebilirdi." Konuşmam hoşuna gitmemiş gibi yarım bıraktığı emmeye geri döndü.

"Daha küçük ilerde göz rengi değişecektir Ahu Hanım." Meltem'in sesiyle bakışlarımı Ela'dan çekip yüzüne baktım. Bir elinde tabak bir elinde elma suyu olduğunu tahmin ettiğim bardakla bana doğru adımlıyordu. Elindekileri yemek masasına bıraktı. "Zaman geçtikçe ten rengi bile değişecek. Ela henüz çok küçük." Dedi ve ekledi. "Bunları Sevgi Hanım sizin için hazırladı. Poğaçalar sıcak."

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now