08

133 18 14
                                    

Derin bir nefes al, ver; derin bir nefes al, ver. Sakinleşene kadar bunu tekrarla. Bunu yapmanın doğru bir yolu var mıydı? Üç saniye nefes alıp beş saniye vermek? Hayır. Dört saniye alıp sekiz saniye vermek? Belki.

Oikawa kendini hiç olmadığı kadar kötü hissediyordu. Son dersten çıktığı gibi kendini tuvaletlere atmış, deli gibi terlerken bedenindeki olumsuz değişimlerle başa çıkmaya çalışıyordu. Bu sefer dizi ağrımıyordu, hayır. Kafası dönüyor, midesi bulanıyor, kalbi çok hızlı atıyor ve bunlar yetmezmiş gibi bir de boğuluyormuş gibi hissediyordu. Yaptığı yanlıştı ama bir kere yapmıştı, şimdi sonuçlarına katlanması gerekiyordu.

Ellerini, dayadığı lavabodan çekip musluğu açtı. Aceleyle fazlaca açtığından tazikli akan suyu avuçlarına doldurdu ve yüzüne çarptı. Bir defa, iki defa, üç defa... Musluğu kapattı ve bakışlarını aynadaki yansımasıyla buluşturdu. Önce bulunduğu duruma yakışır bir şekilde gözüken siluetini gördü, sonra görüntü değişti ve kendisine aşağılayarak bakan bir Oikawa Tooru gördü. O da berbat haldeydi ama öz güveni öyle yerindeydi ki gözlerinize adeta bir perde indiriyor, o zayıflığı görmenizi engelliyordu. Oikawa'nın belki korkup kaçması gerekiyordu ama o kadar güçsüz hissediyordu ki aynaya öylece bakmaktan başka, elinden hiçbir şey gelmiyordu.

"Berbat görünüyorsun," dedi yansıma. Oikawa bunu biliyordu, neden bir daha yüzüne söylenmek zorundaydı? "Zavallı gözüküyorsun. İlaçlara muhtaç, güçsüz birisin. Etrafındaki herkesi ittin, şimdi de yalnız olduğun için ağlıyorsun. Söylesene, Iwa-chan sence ne zaman senden sıkılıp gidecek? Ah, keşke senin yerinde ben olsaydım."

"Sen, bensin."

Güçlü bir kahkaha yankılandı tuvalette. Yansıması, Oikawa'ya gülüyordu. "Ben senin daha iyi halinim. Hep olmak istediğin ama asla olamayacağın."

Oikawa başını iki yana salladı. "Hayır," dedi güçsüzce. Şimdi başını eğmiş, aynaya bakmıyordu. "Ben mükemmelim. Daha iyi bir halim yok, ben mükemmelim. En iyisi benim. Hep bendim, hep ben olacağım. Ben olmak istediğim kişiyim. Oikawa Tooru'yu baştan yarattım, ben yaptım!" Sonlara doğru inkarları hiddetlenmiş, sesi de yükselmişti. Yansımanın dilini damağına beş kez vurup kendisini kınama tonunu duyumsadı. "Kageyama senden daha iyi." Bakışları dehşet içinde yansımasını buldu. Hayır, yanlış duymuş olmalıydı. Bunu kabul edemezdi. Kendi yansıması nasıl olurdu da böyle yalan konuşabilirdi? Bu kabul edilemezdi.

"Beni duydun," dedi yansıma, yüzünden son derece eğlendiği belli oluyordu. "Ushijima da senden daha iyi. Bu yüzden onunla arkadaşlığını kesmedin mi?"

Oikawa hayır, diye fısıldadı. Bu doğru değildi. Onunla arkadaşlığını kesmişti çünkü sözünü bozmuştu. Başka bir sebebi yoktu, hayır. "Doğal yetenekleri geçemezsin. Bunu denediğinde ne olduğunu gördün, dizin berbat halde, ilaçlara bağımlısın." Oikawa kulaklarını kapattı, susması için yalvardı ama hiçbir şey değişmedi, daha da kötüleşti; Oikawa sesleri kafasının içinde duyuyordu şimdi. Gözardı etmeye çalıştığı tüm o kötü düşünceler kafasının içinde eko yapıyordu. "Peki şimdi ne yapacaksın, Tooru? Maksim Allard'ın al-"

"Sus artık!" Oikawa, duyduklarına daha fazla dayanamayarak sağ yumruğunu aynaya geçirmişti. Ayna biraz parçalanmış ve kana bulanmıştı; parmak boğumlarında rahatsız edici bir acı vardı. Dayanılmaz demek istemiyordu, daha kötülerini görmüştü ama parmakları gerçekten acıyordu.

Canı ne kadar yansa da Oikawa, bunu umursamamayı seçti; bu acı sayesinde biraz daha kendine gelebilmişti. Elini suyun altına tuttu ve parmaklarına bulaşan kanı nazikçe temizlemeye çalıştı. Biraz daha kendine geldiğinde bir revire görünse iyi olurdu, bir de elinde cam kırıklarıyla dolaşmak istemiyordu. Herkes duşlarda olduğu için şanslıydı, onu kimse bu kadar güçsüz haldeyken görmeyecekti.

black swan // iwaoiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora