Jimin, alfanın lafını böldükten sonra ellerini göğsüne koyarak hızla ittirdi. "Beni kandırmayı kes dedim!"

"Seni kandırmıyorum!" Diye bağırdı Jungkook. "Gitmeden önce sana mektup yazmıştım, aceleyle gitmem gerektiği için onu abine teslim ettim. Senden cevap gelmeyince endişelenip birçok kez mektuplar yazdım ama hiçbirine cevap vermedin." Sağ elini kendi göğsüne koydu. "Yani eğer biri terk edilmişse bu da ancak ben oluyorum."

Jimin, alfanın dediklerini kafa karışıklığıyla dinledi. Söylediklerinde gayet samimi görünüyordu ama ona inanmak şu durumda zordu.

Aniden aklına gelen şeyle "bekle," dedi. "Abime mektubu verdiğini söyledin."

Jungkook kafa sallayarak onayladı onu.

"Neden elime ulaşmadı peki? Abimin böyle bir şeyi benden saklayacağını düşünmüyorum."

Alfa bıkkınlıkla nefesini verdi. Ellerini Jimin'in yanağına koydu. "Bana inanmalısın, doğruyu söylüyorum. Lütfen Jimin."

Yüzüne çarpan sıcak nefes ve alfanın bakışlarıyla gözlerini huzurla kapatmak istemişti. Gözlerini kapatıp alfanın kollarına girmek... Ama yapamazdı. Yanaklarındaki ellerden kurtulup, "saçmalık," dedi. "Sana inanamam." Alfanın yanından hızla geçip merdivenlere doğru yöneldi. Onu hiç dinlememeliydi, kafasını tekrardan karıştırmasına izin vermemeliydi.

Jungkook ise hiçbir şey yapamıyordu. Yorulmuştu. Çektiği acıdan dolayı çok yorulmuştu. Jimin'i kendisine inandırmaya hali kalmamıştı.

*************

Jimin, eve gidene kadar hiç konuşmamış, Jungkook'un dediklerini düşünmüştü. Doğru olabilir miydi? Onu terk etmemiş miydi? Bu düşünce heyecanlamasını sağlamıştı. Ama ya abisi. Eğer doğruysa neden mektubu ona vermemişti?

At arabası durunca geldiklerini anlayıp yerinden kalktı Jimin. Düşüncelerinden sıyrılıp kapının açılmasıyla beraber kendini dışarı attı.

Eve girdiği gibi odasına gitmeyi ve bir süre oradan çıkmamayı düşünüyordu. Ama ayakları onlardan daha önce gelmiş olan abisinin çalışma odasına sürüklemişti onu. Soracakları vardı. Bu konuyu bugün kapatmalıydı.

Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde abisinin masanın üstündeki kağıtlara bakarak bir takım hesaplamalar yaptığını gördü.

Kafasını kaldıran adam kapıda gördüğü kardeşiyle yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "Jimin! Bir şey mi oldu?"

Jimin, lafı uzatmanın manasız olduğunu düşünerek direkt mevzuya girdi. "Lord Jungkook gitmeden önce bana vermen için bir mektup teslim etti mi?"

Yüzündeki gülümseme silinen adam anlamayarak kaşlarını çattı. "Ne?"

"Ne dediğimi duydun? Mektup verdi mi, vermedi mi?" Jimin, sabrının taştığını hissediyordu.

Boğazlarını temizleyen genç adam yerinden kalktı. Gözlerini sürekli kaçırarak, "Neyden bahsettiğini inan ki anlamıyorum." Dedi.

"Evet ya da hayır diyeceksin." Sesi beklediğinden daha yüksek çıkmıştı Jimin'in. "Neden uzatıyorsun?"

Genç adam cevap vermek yerine etrafa bakınmaya başladı. Birden bire bu soruyla karşılaşmayı beklemiyordu.

"Verdi değil mi?" Jimin hayal kırıklığıyla bakıyordu. "Neden bana vermedin? Neden yaptın bunu?"

"Seni düşündüğüm için." Diye aniden çıkıştı genç adam. Jimin'in yerinden sıçratmasını sağlamıştı bu. "Senin için." Dedi her kelimeye bastırarak.

Brilliant - Jikook AboHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin