7. BÖLÜM: "Bakışlar Gidişlerin Eseridir"

764 53 117
                                    


Önce güvenmek için sebep verirler, sonra o güveni yıkmayı amaç edinirler.

💊

Yüreğimin kuru çimlerine oturan yaşlı, kimsesiz kadın; gözlerime bakıyor, ondan kaçamayacaksın, seni yakalayıp binbir parçaya ayıracak, diyip keyif içinde şarap kadehini gözlerime doğru kaldırıyor, başarısızlığına Meral, diyordu. Ufacık bir sarsıntı sonumuz olacaktı, biliyordum. Burada acımasız şeyler yaşanıyordu ama kimse buna karşı çıkamıyordu. Biz bile.

Dizlerimin üzerine çöktüğümü hatırlamıyodum; sesler sessizliğin içine gömülmüştü ve  gecenin siyah, ağır yorganını üzerine çekmişlerdi.

Tanrı'nın elinde bir fotoğraf vardı ve içinde; masum bir kız ölüm uykusundayken, önünde diz çöküp göz yaşlarıyla koyun koyuna sayıklayan başka bir kız verdı. Tanrı usulca o fotoğrafı okşadı ve elini uyuyan kızın saçlarına daldırdı, ardından acısını silip atmak istermiş gibi okşadı başını.

Art arda öksürdüm, hayır, adeta soluğum kesilirmişçesine öksürdüm. Kulaklarımda şeytanın vesveseleri cirit atarken, büyük bir yanılgının içinde olmayı diledim. Bu kadarı çok fazla ve akla sığmazdı. Bu kadarı şeytanı bile korkutuyordu.

Kulaklarımı sağır eden sessizlik; masum bir çocuğun suretine bürünmüş, gözyaşları içinde yüzüme, dudaklarıma, en çok da gözlerime bakıyordu. En çok da gözlerimdeki suçluluk duygusuna bakıyordu. Koşarken yere kapaklanmış duygularım, dizlerindeki kanlara hissizce bakıyordu.

Ona öğretmeliydim aslında; karanlığın sonundaki yalnızlığın tek kurtuluşumuz olduğunu söylemeli, anlaması için belki de hecelemeliydim.

Kimin saçını okşasam; ya sonu oluyordum ya da yarası. Yanağımdaki gözyaşları, yeraltından akan su misali sıcakken, gözbebeklerim aksini iddia ediyor, kışı yaşamak için direniyorlardı. Amansız duyduğum küfür ve bağırma sesiyle kabustan uyanmışçasına omuzumun üzerinden Mete'ye baktım.

Ellerimi soğuk zemine bastırdım ve bir delinin gözlerindeki bakışı sahiplenip yol arkadaşıma baktım; içtiğimiz su şişelerini koklayan Mete'ye anlamsızca konuştum.

''Ölmüş," dediğimde başını kaldırıp yüzüme baktı ve elindeki su şişesini avucunda ezdi ve çıkan ses, korkuyla irkilmeme sebep oldu.

''Piç!'' diye bağırdığında yutkundum; genzimdeki yumruyu geçirmek için değil de, o yumruya bir ev olmak için yutkundum. Kararan gözleri ruhumu korkuya ittiğinde doğrulmaya çalıştım ama çabamla olduğum yerde kaldım.

Mete İzbeyli sinirlenmişti.  Hayır, hayır Mete İzbeyli çok sinirlenmişti.

"Suda ilaç varmış, ondan iki gün boyunca deliksiz uyumuşuz," diye konuşunca, elimi kalbime bastırdım ve titrekçe soluklandım. Sakinliğinden ödün verdiğini fark ettiğimde, onu durdurmak için geç kaldığımı anlamıştım. Adımları yeri titretti ama durmadı, yumruk yaptığı elini duvara geçirince korku içinde gözlerimi ellerimle kapattım.

''Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor bizimle!" Haykırışı kendineydi, bir başkasına değildi. Ne yazık ki bunu da gözlerindeki kontrolsüzlüğünden anlamıştım.

Önce Divan, şimdi de bu küçük kız.
Belki de nicesi olacak ve bunlar için de kendini suçlayacaktı.

Ama yanılıyordu çünkü suçlu o değildi ki... Yataktaki küçük kızın katili bendim. O çorbanın içindeki zehiri fark etmeliydim, eğer fark etseydim küçük kız yaşıyor olacaktı.

Evet, sorumlusu sensin! Senin yüzünden öldü! O çorbayı ona içirmeseydin yaşıyor olacaktı, Meral, dediğinde içimdeki kadın, zorlukla da olsa doğrulmayı başarıp yataktaki kıza doğru adımlarımı yavaşça attım. Dudağından akan beyaz köpükler art arda hıçkırmama sebebiyet veriyordu. Oysa çok güzel gülüyordu.

DELİLERİN MÜZİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin