SON ADIM(FİNAL part. 1)

Start from the beginning
                                    

Kapıdan ayrılıp arkamı döndüm. Vedamı düzgünce yapmak istemiştim. Ama tıpkı o günkü her şey bana sırtını dönmüştü. Bir hoş geldin demiyorlardı ki, onlara evlada diyebileyim. Adımlarımı hızlandırıp bahçeden çıktım. Bir daha asla buraya adım atmayacağıma dair yeminler ettim kendime. İlk gidişimde bu kadar sakin olmayı becerememiştim. En azından şimdi biraz daha sakindim. Sadece bacaklarım titriyor, boynum terliyor, tırnaklarım avuçlarıma batıyordu. Evet, evet çok sakindim.

Yiğit'i arayıp beni almasını istedim. O gün yapamadığım vedayı yarım yamalak da olsa bugün yapmıştım. Evimize bakmış, Enes'e mutluluklar dilemiştim. Akan gözyaşlarım ise mutluluktandı. Artık eski Zeynep'i özgür bırakabilirdim. Enes'i o kadına sunabilirdim Kalbim hızla attı. Bana katıldığını mı anlatıyordu? Öyle olmalıydı. Herkes mutlu olacaktı. Ben ve kalbim... Daha ne isterdik?

"Yani verdin istifa dilekçeni."Yiğit tek kaşını kaldırarak sordu. Beni işe alan Ertan Bey'e istifa dilekçemi dün vermiştim. Enes'in yüzünü görmemem benim için bir şanstı. Kendime bir iş aramaya başladım. Henüz bir ev bulamadım. Hala gazetelerdeki ilanlara, internete bakıp arıyordum. Onun haricinde dün otel odasından hiç çıkmamış, bir veda partisi vermiştim. Bu partinin tek davetlisi, bendim. Bir sürü çerez, cips, içki... Film de izlemiştim. Veda partim pek eğlenceli geçmişti. Bu aynı zamanda yeni Zeynep'in doğuşunun da kutlamasıydı.

Şimdi ise bir kafede oturup Yiğit'le konuşuyorken Sanem'i bekliyorduk. "Evet, verdim,"deyip acı kahvemden bir yudum aldım. Kahvemin yanına koydukları sütlü çikolata ile bilmem kaçıncı kez aklıma gelen Enes, bu defa canımı acıtmamıştı. Bir nebze olsun gülümsemiştim hatta. Artık anılarım altından bile daha parlaktı.

"Zeynep cidden çok acelecisin." Kahvemi birden ağzıma alınca dilim yanmıştı. Su bardağındaki suyu hemen içsem de dilimde kalan pürüzlü tabaka bir süre geçmeyecekti. Yiğit'in dediğini bana Enes de demişti. Aklıma gelince bir kez daha gülümsedim. Sanırım bundan sonra her aklıma geldiğinde böyle gülümseyecektim. İçimde kanayan yaraları sarıp sarmalamıştım. Gururumu okşayıp memnun edeceğim derken kalbim ağır yaralanmıştı. Kurtaramadım. Yumdu gözlerini usulca. Ben de onu gömdüm. Yanında duygularımı da mezara götürmüştü. Başka birini sevebilir miydim bilmiyorum. Ama Enes'in başka birini seveceğine emindim.

Derya ile aynı evin içinde kaldıkça, bana bağlandığı gibi ona da bağlanacaktı. Mine'yi unuttuğu gibi, beni de unutacaktı. İnsan kalbi nankördür. Beni çabucak silecekti nankör kalbi. Dört yıl içinde silmese bile, Derya'yla silecekti. Belki çocukları olacaktı. Daha önce düşündüğümde Enes'in yanında duran gelinin yüzü buğuluydu.Ama şimdi açık ve net bir şekilde görebiliyordum. Derya esmer tenliydi. Çocukları da esmer olabilirdi. Hayır, Enes'in çocukları Enes'e benzemeliydi. Hala bu görüşü savunuyordum. Tıpkı onun gibi olmalılardı.

Yiğit benden cevap alamayacağını anlamış, telefonu ile oynuyordu. Ben hala sütlü çikolatalarla bakışıyordum. Ağzımın içinde erimeye yakışmayacak derecede değerlilerdi gözümde.

"Selam." Duyduğum ses ile gözlerimi kaldırdım. Sanem tüm güzelliğiyle gözlerimin içine bakıyordu. Sarı saçları uzamıştı. Yüz hatları daha da belirginleşmişti. Balköpüğü gözleri hala aynı güzelliğini koruyordu. Ayağa kalkarak bana uzattığı kollarının arasına girdim. Özlemiştim onu da...

Benden ayrılıp Yiğit'in elini sıktı. Ardından masaya oturduk. El işretimle garson yanımıza gelmişti. Sanem için bir kahve söyledim. Sonra Sanem'in çok özlediğim yüzüne, uzun uzun baktım. "Zeynep ya çok özlemişim. Telefonla konuşmak gibi değil bu,"diyerek elini uzatıp masanın üzerinde duran elimi sıktı. Aynı sempatikliğini koruyordu. "Ben de özledim Sanem,"dedim sesimin tonunu düz tutarak.

BELAGATWhere stories live. Discover now