1- Yüzsüz Adam

953 110 188
                                    

Bu gece Sehun'un resim atolyesi her zamankinden biraz farklıydı. Mum ışığıyla aydınlatılmış bir karanlık, 90'lardan kalmış radyodan çalan yavaş bir şarkı ve çaresizliğin altına sığınmış bir ihanet, duvarları süsleyen tabloların yanına asılmıştı. Sehun, ortamdaki yetersiz ışıktan dolayı zar zor seçtiği halde yatağının tam karşısına astığı tabloyu inceliyordu. Bu tablo, bu atolyede yaptığı ilk resimdi. Resimde suratı olmayan bir adam dizlerine sarılmış ağlıyordu.
Gözleri olmayan bu yüzsüz adamın ağlayabiliyor olması Sehun'a her zaman kendini hatırlatırdı. Sehun bir iç çekerek parmaklarını terli bedenine sürterek çıkarıp bal rengi saçlarını geriye doğru yatırdı. Yaklaşık beş dakikadır telefonuyla uğraşan sağ tarafındaki adam o sırada hareketlenmiş ve bedenini Sehun'un üzerinden aşırarak çıplak ayaklarıyla zemine basmıştı.

Sehun dirseklerinden destek alarak yatakta doğruldu. Uzun zamandır tanıdığı bu adamın hareketlerini artık ezberlemişti. Birazdan üzerine gelişi güzel yere fırlattığı iç çamaşırını geçirecek ve yatağın solundaki tekli koltuğa oturup umursamaz bir tavırla sigarasını yakacaktı. Chanyeol aynı Sehun'un düşüncelerinde çizdiği sırayı takip edip uyguladığında bal rengi saçlı çocuk gülümsedi.

''Neden gülüyorsun?'' Sigarasını yakmaya çalışırken dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigarayla birlikte sırıttı.
''Hiç.'' Sehun başını iki yana salladı. Suratına sadece Chan yanındayken takındığı umursamaz ifadeyi takınmıştı. Chan'a göre bu ifade Sehun'un karakteriydi ama bilmediği şey bu Sehun'un kendini koruma ve saklama ifadesiydi.

'' Eee. İşi aldın mı?'' Chan, rasgele atılmış bir palto gibi koltuğa yerleşti. Sehun çoğu zaman Chan'ı cansız varlıklarla özdeşleştirmeyi severdi. Çünkü içinin tıpkı o nesneler gibi cansız ve ruhsuz olduğunu düşünürdü. Şuan Sehun'a yönelttiği soru da sadece bal rengi saçlı çocuğun hayatını önemsiyormuş gibi göstermek için içi boşaltılmış birkaç sözcükten başka bir şey değildi. Sehun'un şikayet ettiği söylenemezdi. Çoğu konuda Chan'a katılıyordu bu yüzden onun oynadığı 'ilgili' oyunununa her zaman uyum sağlardı.

''Aldım bu arada teşekkür edemedim sana da. ''

''Ah hiç önemli değil çok bir şey yaptığım söylenmez sadece babamın kulağına ne kadar iyi bir ressam olduğunla ilgili bir şeyler fısıldadım o kadar.'' Her ne kadar mütevazi görünmeye çalışsa da mimikleri ve ses tonundan göğsünün kabardığı belli oluyordu. Bu yüzden Sehun ona istediğini verdi.
'' Yine de teşekkür ederim.'' Sehun samimi bir gülümseme bıraktı. Chan ani bir hareketle Sehun'un uzandığı yatağa bir dizini yasladı. Gözlerini kısmış ve yüzüne seksi olduğunu düşündüğü ama Sehun'un asla seksi bulmadığı yamuk gülümsemesini yerleştirmişti.

''Ayrıca biliyorsun tek iyi olduğun şey resim yapmak da değil. Mükemmel bir yatak becerin olduğunu daha önce sana söylemişmiydim.'' Sehun'un ayak ayak üstüne attığı ince bacaklarından birini kavrayıp omzuna yerleştirdi. Parmaklarının arasında sigara tuttuğu ellerinden birini kullanarak önünde yatan çocuğun bacaklarını dizlerine kadar okşadı.

''1 milyon kez falan.'' Sehun bacağını kurtarmaya çalışıken gözlerini devirerek mırıldandı.

''Bu bacaklar için kurşun atar kurşun yerim biliyorsun.''

''Hadi uzaklaş şuan senin azgın hormonlarınla ilgilenemeyecek kadar yorgunum.'' Ayak tabanını Chan'ın göğsüne koyarak onu itmeye çalıştığında diğeri pes ederek ayağa kalkıp az önce oturduğu koltuğa kıçını yasladı.

''Çok şey kaybedersin.'' Sehun buna cevap vermedi. Sokak lambasının ışığı stor perdenin aralıklı deliklerinden sızıp atolyeyi parçalara bölmüştü. Sehun'un görebildiği alanlar kısıtlı olmasına rağmen Chan'ın sigarasını sehpanın üzerinde duran sukulent saksısında söndürdüğünü görmüştü. Sehun çok umursamadı. Zaten bitki yetiştirmeyi sevmezdi. Annesi, sukulentlerin kolay bakımı yüzünden atolyeyi açtığında hediye olarak getirmişti. Chan'ın yerde duran pantolonunu üzerine geçirdiğini görünce düşüncelerinden sıyrıldı.

The President (SeKai)Where stories live. Discover now