BÖLÜM 18

109 95 4
                                    


                                                                                     ~23.04.1994~


Bir kaç dakika denizde gözümü açamadım. Ama daha sonra yavaş yavaş gözümü açtım. Yukarı çıkmaya çalışıyordum ama deniz beni içine çekiyordu. Nefesimin son saniyelerinde taşların arasında deftere benzeyen bir şey gördüm. Merakıma yenik düştüm ve defteri almak için suyun derinliklerine  doğru yüzmeye başladım. Artık nefesim tükenmişti. Defteri kaptığım gibi tekrar yukarı doğru yüzmeye başladım. Tüm gücümle kendimi yukarı attım. Ölümden kıl payı kurtulmuştum. Salih in gemisi çoktan uzaklaşmıştı. Motoru açık unuttuğum için teknemde benden bayağı uzaklaşmıştı. Başka çarem olmadığı için yüzerek tekneye varmaya çalıştım. Denizde deliler gibi çırpınıyordum. Bir an başaramayacağımı sandım ama vazgeçmedim. On beş yirmi dakika sonra tekneye zar zor tutunabildim. Defteri başına bir şey gelmesin diye kamaraya koydum. Üstüm sırılsıklamdı. Hemen teknemin yönünü çevirerek Salih e yetişmeye çalıştım. Ama önümde kimse yoktu. Bir kaç saat umutsuzca bekledim. Hala hiç kimse yoktu. Bulamadığımı düşündüm. Geri dönmek için dümeni döndürdüm. Birde ne göreyim ateş canavarı karşımda duruyordu. Ama az önce hiçbir şey yoktu. Tekneyi tekrar eski yerine döndürdüm. Canavar yine yok oldu. O anda  bir şey fark ettim. Önümden sesler geliyordu. Çok korktum ve son kalan Hindistan cevizini sesin geldiği yöne attım. Biri aaaaaaa......... diye bağırmaya başladı. Bu Salih in sesiydi. Gemisine büyü yapıp onu görünmez yapmış olamazdı herhalde. Tamda öyle yapmış. Ama o zaman neden ateş canavarı sinirlenmişti. Sorumun cevabını üzerime gelen bir ateş topuyla aldım. Canavar bana sinirliydi. Üstelik yapabileceğim tek şey Salih in gemisinin arkasına saklanmaktı. Öylede yaptım. Canavar tekrar ateş topu attı. Ama bu sefer bana değil Salih in gemisine geldi. Top çok güçlüydü. Büyük görkemli Salih in gemisi tek topta neredeyse alabora olacaktı. Bunu denizde oluşan dalgayla anladım.  Beni fark etmiş olacaklar ki gemi hızlanmaya başladı. Geminin oluşturduğu dalgalar sayesinde nereye gittiğini ve  hızını bilebiliyordum. Kürek çekecek halim yoktu. Ama başka çaremde yoktu. O anda bir delilik yaptım ve geminin arkasından çekildim. Zaten canavar geminin olduğu tarafa ateş topu atıp duruyordu. Bunu fırsat bildim ve yakınlarda bir adaya yanaştım. Canavar bana ateş topu atmaya başladı. Minicik teknem son anlarını yaşıyordu. Hemen defteri alıp tekneden uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım. Teknem tuzla buz olmuştu. Canavar adaya gelemeyeceği için gönlüm rahattı. Ama ateş topu atıyor ve adadaki tüm kumu kaldırıyordu. Kendime yeni bir tekne yapmam şarttı. Ormanın derinliklerine gittim ve yiyecek bir şeyler aramaya başladım. Güneş  yavaş yavaş dağdan ışıklarını saçmaya başladı. Ben yiyecek bir şeyler ararken adanın diğer ucundan sesler gelmeye başladı. Gidip bakmaya karar verdim. Korktuğum başıma geldi. Salih ve kasaba halkının büyü süreleri dolmuş ve tekrar büyü yapmak için adaya gelmişlerdi. Büyük ihtimal benim bu adaya geldiğimi biliyorlardı. Neyse ki beni aramadılar. Zaten fazlada durmadılar. Salih halka bir şeyler söyleyip duruyordu. Bir kaç saat sonra çalı çırpıdan mancınık yaptılar ve canavara odun atmaya başladılar. Tabi ki de işe yaramıyordu. Onlara bakmam bittikten sonra adanın en köşesinde bir mağara  olduğunu gördüm. Girişte bir sürü kemik ve iskelet vardı. Korkmaya başladım. Ama başka kalabileceğim bir yerim yoktu ve neredeyse donacaktım. Fazla içine girmedim ve bir köşeye kıvrılıp biraz kestirmeye karar verdim.



GİZEMLİ GÜNLÜKTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang