Bölüm 3

38 6 8
                                    


Serena'nın da tahmin ettiği gibi kasaba çok da uzakta değildi. Küçük olduğu için yakınlarda bir kasaba olduğunu fark edememişti. Kısa bir yürüyüşün ardından kasabaya ulaştıklarında buraya kasaba demenin bile zor olduğunu anladı. Daha çok köyden biraz büyükçe bir yerleşim yerini andırıyordu. Kasaba ya da köy, yerleşim yerine vardıklarında Zoe, diğerlerinin önüne geçti ve onlara dönerek kollarını kocaman açtı.

"Soğuk Mağara Kasabasına hoş geldin Serena."

"Soğuk Mağara? Ben etrafta bir mağara göremiyorum."

"Ben de görmedim. Ancak Büyükbaba yakınlarda bir mağara olduğunu söylüyor. İçi de oldukça soğuk olduğu için kasabamıza bu adı vermişler. Büyükbabam oraya gitmenin tehlikeli olduğunu söyler."

Kasabada herkes ya evlerine süsler asıyor ya da temizlik yapıyordu. Anlaşılan festivale hazırlanıyorlardı. Kasabanın biraz dışında bir pokemon sahası vardı. Bir grup adam sahanın etrafındaki tribünleri elden geçirip süslüyorlardı. Alex o tarafı işaret etti.

"Haydi gel Serena. Maç yapacağın sahayı görmek istemez misin? Büyük olasılıkla Büyükbaba da oradadır."

"Büyükbaba? Yoksa siz kardeş misiniz?"

"Hayır Serena. Ancak Büyükbaba bütün kasabanın büyükbabasıdır. Festivalinin düzenlenmesi de onun sorumluluğunda."

Zoe de Alex'i gülümseyerek onayladı.

Birkaç adımda kasabanın diğer ucundaki sahaya ulaştılar. Alex kollarını iki yana açarak heyecanlı bir ses tonuyla konuştu.

"İşte Serena, kasabamızın pokemon sahası. Katılacağın turnuva burada düzenlenecek."

"Katılacağı turnuva mı?"

Ses arkalarındaki tribünlerden geldi. Oldukça kaba ve alaycı bir tonda söylenmişti. Arkalarına döndüklerinde konuşanın tribünde oturan üç gençten ortadaki olduğunu gördüler. Serseriyi andıran genç ayağa kalktı.

"Hey bize buradaki turnuvaya sadece güçlü eğitmenlerin katılabileceği söylendi. Süslü kızların değil."

 Sözlerinin ardından abartılı bir kahkaha attı. Diğerleri de onunla beraber güldüler. Bu davranışları Zoe'nin sinirlerini hoplatmaya yetip artmıştı.

"Serena da güçlü bir eğitmen. Alex'i yendiğini kendi gözlerimle gördüm."

Genç adam yalandan meraklanır gibi yaptı. Bir elini çenesine götürerek hayret içeren bir ses tonuyla konuştu.

"Hmm... Demek Alex'i yendi. Peki... Kim bu Alex?"

"Alex benim!"

Gençler hiçbir şey demeden katıla katıla gülmeye başladılar. Tribünlere yaslanıp karınlarını tutarak dakikalarca güldüler. Gülerken de "Alex'i yenmiş... Alex'i yenmiş..." diye tekrarlıyorlardı.

"Bu kadar komik olan nedir?"

Serena'nın sert ses tonu gençleri kendilerine getirmeye yetti.

"Bana bak süslü, güçlü bir eğitmen olabilmen için gerçek başarıların olması gerekir. Benim ve kardeşlerim gibi."

Cebinden birşeyler çıkarmak için sözlerine ara verdi. Küçük bir kutu çıkarıp kapağını kaldırdı ve içindekileri görebilmeleri için Serena ve yeni arkadaşlarına tuttu. İçinde üç tane rozet parlıyordu. Birbirinin aynı üç tane gym rozeti.

"Hoenn Turnuvasına katılmak için yolculuk ediyorum ve çoktan üç tane rozetim var. Ya sende ne var süslü kız?"

"Bunlar birbirinin aynı?"

"Aynı gym liderini üç kez yendim. N'olmuş?"

Serena, karşısındaki rakibinin budalalığına gülecek kadar kaba değildi.

"Turnuvalara katılman için sekiz farklı rozet toplaman gerekli."

Serena açıklamayı denemişti. Ancak genç budalalığında ısrarcıydı.

"Rozetlerin farklı olması gerektiği hiçbir yerde yazmıyor."

"Ama Serena'nın kurdelelerinin hepsi birbirinden farklı. O da Hoenn Festivaline katılmak için kurdele topluyor."

Zoe'nin ses tonu da en az Serena kadar sertti. Küçük kız yumruklarını sıkarak konuşuyordu. Diğer yanında duran Alex de en az onun kadar sinirliydi. Karşılarındaki genç yeniden biraz ciddileşir gibi yaptı.

"Hmm... Kurdeleler... Süslü bir kız için süslü başarılar. Söylesene boynundaki o mavi kurdeleyi de bir çeşit yarışmada mı kazandın?"

Serena ani bir refleksle bir elini boynundaki mavi kurdelesine götürüp üzerine sımsıkı bastırdı. Cevap vermek için derin bir nefes alırken Zoe ondan önce davrandı.

"Bu kadar yeter! Eminim Serena seni ve şu kardeşlerim dediğin gürültücüleri yenip turnuvayı kazanacaktır."

"Eğer bundan o kadar eminsen küçük süslü, sonucu görmek için turnuvayı beklemeye gerek yok. Ben ve kardeşlerime karşı sizin kurdeleli şampiyonunuz."

Serena'ya dönerek sözlerine devam etti.

"Üçe üç bir takım savaşına ne dersin? Arkadaşın senin adına çoktan meydan okudu bile. Eğer geri çevirirsen küçük arkadaşın yalancı duruma düşer."

Zoe, bir önceki sözlerinden biraz pişman olmuştu. Yine de sesi hala sinirliydi.

"Bu hiç de adil değil!"

"Biraz önce süslünün bizi yenebileceğini söylememiş miydin? Yoksa şimdiden pes mi ediyorsunuz?"

Serena gerçekten öfkeliydi. Başka bir seçeneği de olmadığından düşünmeden kabul etti.

"Bana uyar."

Zoe ve Alex endişeli gözlerle Serena'ya baktılar ve hafifçe iç çekip mırıldandılar.

"Serena..."

"O halde herkese haber verin. Bunu bütün kasabanın görmesini istiyorum. Ben ve kardeşlerim bu süslüyü o kadar küçük düşüreceğiz ki utancından turnuvada karşımıza çıkacak cesareti bulamayacak bile. Böylece kasabalılar gerçek bir turnuva izlemiş olur. Bir saat sonra sahada ol süslü."

Serena, Festival ve Kasabanın KahramanıWhere stories live. Discover now