5-Icaz

252 20 88
                                    

İcaz: Az sözle çok şey anlatma sanatı.

Öylece oturmuş duvarı izliyor ve önceki gece olanları düşünüyordu. Ne yapacaktı, nasıl bir yol izleyecekti bundan sonra? Tek başınaydı, ona karşı olan ilk savaşıydı ve onun karşı tarafta oluşu genç kızı kimsesiz kılıyordu.

Bunca yıllık desteği, dayanağı karşı taraftaydı işte. Daha acı ne olabilirdi?

Belki de içinde bulunduğu savaş, önceki gece dudaklarına yaslanan dudakların sahibiyle değildi. Kendisiyleydi. Bu düşüncenin etkisiyle irkildi.

Oturduğu koltukta uzanarak cenin pozisyonunu aldı ve gözyaşlarına engel olamadan önceki geceyi düşünmeye devam etti.

***

Başak, iki haftadır sevgilisinin doğum günü için hazırlık yapıyordu. Yılın en sevdiği günü olsa da, bir ay önceden stresi başlardı. Her sene, bir öncekinden daha güzel bir hediye ve organizasyon için çabalardı.

Pelin'in beklentisi hiçbir zaman büyük sürprizler, pahalı hediyeler olmamıştı ancak Başak yine de çabalıyordu. Hoş, Başak'ın doğum gününde Pelin ondan farklı değildi.

Fen-Edebiyat'ın bahçesindeki çimlere oturmuş konuşuyordu Çetin ve Başak. Başak heyecanla diferansiyel denklemler hakkında konuşurken Çetin arkadaşını sanki farklı bir dilde konuşuyormuş gibi anlamaya çalışıyordu.

Başak kendince en eğlenceli kısım olan integral aldıkları kısmı anlatırken Çetin daha fazla dayanamayıp bedenini geriye bıraktı ve sırtı çimlerle buluştu.

"Kızım matematik özürlüsü olduğumu daha nasıl anlatabilirim sana. Bak yemin ediyorum tansiyonum düştü! İntegral ne ya, o ne demek? Öyle bir şey neden var?" diye baygınca konuşan Çetin'e karşı kıkırdadı Başak.

"Hadi kalk da sabah yaptığım kurabiyelerden ye, senin için getirmiştim." dedi ve çantasından kurabiyeleri doldurduğu yeşil kabı çıkardı.

Çetin doğrulmuş, kurabiyeleri yemeye başlamışken Başak'ın sesiyle irkildi. Birkaç metre ilerideki Göktuğ ve Alp'e sesleniyor ve daha da kötüsü yanlarına çağırıyordu.

Başakla gayet iyi anlaşmış olan Alp Başak'ın çağrısına karşılık yanlarına gülümseyerek gelirken Göktuğ somurtuyordu.

Alp Başak'ın yanına bağdaş kurarak oturduktan sonra Başak ona da kurabiye verdi. Hala ayakta dikilen Göktuğ'a kafasını çevirdi ve konuşmaya başladı.

"Sen de otursana Göktuğ, niye ayakta dikiliyorsun?" diye sordu kız biraz çekinerek. Araları iyi olsa da Göktuğ'un sert duruşu çekinmesine sebep oluyordu.

"Rahatsız etmeseydik sizi. Alp kalk hadi." dedi Göktuğ sert sesiyle. Alp ne olduğunu anlamaya çalışırken Çetin kaşlarını çattı.

"Oğlum otur lan işte beş dakika. Ne olacak, incilerin mi dökülür?" diye aynı sertlikteki sesiyle cevapladı Çetin.

"Siktir git amına koyayım, uğraştırma beni. Kalk Alp sen de." Göktuğ'un ters yanıtıyla Çetin ayaklanacakken Başak elini Çetin'in bileğine koydu ve kalkmasını engelledi.

Çetin'e engel olacak fiziksel güce sahip değildi belki ama yine de Çetin'i durdurabilecek tek kişi Başak'tı.

Alp yerinden kalktı ve eğilip Başak'ın toplu olan saçlarına rağmen dağınık olan kaküllerini dağıttı eliyle. Başak ona gülümseyerek karşılık verince arkasını döndü ve arkadaşının peşinden gitti.

"Derdi neydi ki böyle davrandı acaba?" diye mırıldandı Başak onlar uzaklaşınca.

"Derdi falan yok, aptallığından böyle yapıyor. Bir dövsem ikimiz de rahatlayacağız da, zamanını bekliyorum işte." dedi Çetin sinirle.

FERFECIR (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin