Bitiyorum her nefeste, ne halim varsa gördüm.

Düştüm. Koşup kaçmayı bile başaramayarak yere kapaklandım. Yerdeki taşlar elime ve dizlerime büyük yaralar bırakırken umrumda bile değildi, tekrar düştüğüm yerden kalkarak koşmaya devam ettim. Karanlık bir sokağa girdiğimde koşmaktan yorulsamda durmadım ne kadar kaçabilirsem kaçtım. Tekrar ayağım takılıp yere düştüğümde bir binaya sırtımı yaslayıp soluklanmaya başladım.

Çok koştum çok yoruldum
Ve şimdi bende düştüm.

Yine ağlayamıyordum, nefes seslerim sokağa karışırken çığlık çığlığa bağırmak, ağlamalarım tüm sokağa karışsın istiyordum. Ama tek yapabildiğim yere düşmekti. Yerdeki taşları izleyerek o kaldırımda ne kadar oturdum bilmiyordum. Sonunda bakışlarımı yerden kaldırdığımda korkuyla yutkundum. Bu sokağı tanımıyordum daha önce hiç gelmemiştim ve o adam tekrar benim karşıma çıkarsa bu kadar ıssızlıkta beni bulması zor olmazdı. Buradan kalkmalı ve eve dönmeliydim.

Denedim.
Ama kalkamadım.

Bedenim sanki kilitlenmişti ve ben hareket bile edemiyordum oturduğum yerde. Bacaklarım titreyerek beni taşıyamıyorlardı. Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı sonunda. Kalkmayı denedim, yine kalkamadım. Sakinleşmeyi bekledim geçecek dedim kendime; her şey geçecek. Derin bir nefes alarak tekrar denedim, olmuyordu, niye hareket edemiyordum? Kapana kısılmıştım sanki, ayaklarım bağlanmış, ağzım bantlanmıştı, nefes alamıyordum şimdi de. Bir adamın benim bedenim üstünde ki etkisi bu kadar fazla olabilir miydi?

Titreyen ellerimi telefonuma uzattım hıçkırıklarımı tutmaya çalışarak kilidi açtım ve rehbere girdim. Kimi aramalıydım? Şu an ki durumda en sakin kalıp benim yanıma gelebilecek kişi Kumsal'dı. Ona bile o adamı gördüğümü, kaybolduğumu söylesem sakin kalamazdi anneme belli ederdi. En son arananlarda direk karşıma çıkan kişiyi aradım. Çaldı çaldı ama açılmadı...
"Hayır lütfen aç lütfen."
Telefonu elimde sıkıp beklerken yine hareket etmeye çalıştım ve tek bacağımın üstüne bastığımda ani gelen baş dönmesiyle tekrar duvarın dibine çöktüm. Bedenim şu an bana tepki vermiyordu, bedenim onu rahat bırakmamı istiyordu. Telefonum çalarken derin bir nefes alıp yanıtladım.

"Masal? Üzgünüm mutfaktaydım yetişemedim nasılsın?"

"Bora... n'olur gel... Be- ben kayboldum. Bi- bilmiyorum neresi burası."

En azından sesimin çıkmasına sevinmeliydim o hâlâ yerli yerindeydi

"Masal!? İyi misin sen? Sakin ol tamam mı ben hemen geleceğim yalnızca olduğun yerde kal ve bana konum at."

"Bora be- ben bacaklarımı oynatamıyorum...niye böyle oldu?"

Bir hıçkırık daha boğazımdan döküldü.

"Geliyorum! Güzelim sakin ol tamam mı bana konum atman gerek. Derin bir nefes al ve sakinliğini koru yalnızca yarım saat en fazla yarım saate orada olacağım."

"Çokmuş... hemen gelsen. Çok karanlık... korkuyorum."

"Geleceğim sakin ol, bak telefonu kapatmıyorum ben hadi sen konumu at biz konuşmaya devam edelim tamam mı?"

"Hı hı."

Telefonu hopörlere alırken titreyen ellerimle Bora'ya konumu gönderdim.

"Tamam Masal hadi bana orada ne gördüğünü anlat nasıl bir yer orası."

Etrafıma bakındım.

"Kapkaranlık bir sokak kimse yok burada. Ben bir binanın önündeyim ara sokak burası. Birde çocuk parkı var."

KOKUNUN İZİWhere stories live. Discover now