4. Bölüm- Kutlama

620 41 60
                                    

Kulaklarıma dolan seslerle uyandım. Gözlerimi açmadan sesleri tanımlamaya çalıştım. Bulunduğum yerin dışından geliyordu. Yavaşça göz kapaklarımı araladım. Karanlıktı ama dışarıdan turuncu bir ışık huzmesi yarı aralık gözlerimin içine doğru giriyordu. Kaç saat uyuyordum bilmiyordum. Kendimi pek dinlenmişte hissetmiyordum ama uyku biraz olsun iyi gelmişti.

Yavaşça yattığım yerden doğruldum. Boynumu sıvazlarken bir yandan da dışarıya bakmaya çalışıyordum. Ama bulunduğum noktadan pek bir şey görünmüyordu. Acaba kalkmalı mıyım diye düşünmeden edemedim. Kimseyi tanımıyordum ve aralarına sessizce girmeye imkan yoktu. Şuan ise bakışlarını üzerimde hissetmek istediğim son şey bile değildi.

Tam geri yatacakken şey karnımdan gelen gurultular ve içimdeki boşluk duygusu olmuştu. Kim bilir en son ne zaman yemek yemiştim? Midem kazınıyordu. Geldiğimden beri hissettiğim korku ve telaş aşlık duygumu hissetmeme engel olmuştu. Gerçi hala bu duygulardan çokta vazgeçmiş sayılmazdım ama açlığımı hissedebilecek kıvama kadar inmişlerdi.

Yatmaktan vazgeçip tekrardan aynı doğrulma pozisyonuna geçtim ve üstümdeki ince örtüyü hemen kenara attım. Ayaklarımı zeminle buluşturup ayağa kalktığımda hissettiğim baş döngüsü duygusuyla birkaç saniye yanımdaki ağaç gövdesine tutundum. Baş dönmesi beni terk edince ve açlık duygusuyla baş başa bırakınca barakanın çıkışına doğru birkaç yorgun adım attım. Basamaktan aşağı inmeme ve dışarıyla buluşmama bir adım kalmıştı ama bir güç beni aniden durdurmuştu. 

Esen Ilık rüzgar hafiften yüzümü yalıyordu. Gitmekle gitmemek arasındaki son kararsızlığımı yaşıyordum. Ne olursa olsun zaten onlarla elbet muhattap olacaktım. Çekinecek bir şeyim olmamalıydı. Ha bugün ha yarın.

Basamaktan aşağıya indim ve dışarısıyla buluştum. Etrafa ılık bir hava hakimdi. Sol tarafıma döndüğümde kutudan çıktığımdan itibaren gördüğüm ve karşılaştığım oğlan topluluğunu gördüm. Farklı ırklardandı, görünüşleri birbirinden farklıydı. Şaşırmıştım. Sayıları hesapladığımdan da fazlaydı. Nerdeyse 60'a yakın oğlanın içinde tek kız olmak garipti. Ama beni asıl şaşkınlığa iten şey oğlanların sayısından ziyade yattığım yere doğru yansıyan turuncu ışığın kaynağıydı.

Kayran denilen yerin neredeyse tam ortasında büyük ve kocaman parlayan bir ateş vardı. Oğlanlar da ateşin etrafındaydılar ve hepsinin ellerinde yanan meşaleler vardı. Şaşkınlık dolu birkaç küçük adım attım. Ne diyeceğimi veya aralarına nasıl katılacağımı bilmiyordum. Ne yapacağıma düşünmeme bile zaman olmadan içlerinde bir oğlan beni görmüş ve tüm gücüyle arkadaşlarına bağırarak haber vermişti. ''Hey. bakın! Kutlamanın sahibi geldi!''

Tepki bile veremeden bir anda tüm yüzler bana doğru dönmüştü. Oğlanlar beni görür görmez sevinç çığlıkları atmaya ve alkışlamaya başladılar. Bense hepsinin yüzlerine hafif açık bir ağızla şaşkınca bakmaktan bir şey yapamadım. Şaşırmıştım. Hem de çok. Alby kutlamadan bahsetmişti ama ben bu kadar kalabalık olacağımızı ve böyle bir kutlama beklemiyordum. Aslında... pek bir şey beklemiyordum. Önemsememiştim sanırım. Bilmiyordum.

Adeta donmuş bir vaziyette etrafıma bakarken kalabalığın ortasından Newt, elinde iki meşaleyle bana yaklaşmaya başladı. Tam önümde durduğunda elindeki meşalelerden birini bana doğru uzattı. ''Al hadi.'' dedi ufak bir gülümseme eşliğinde. Ufak bir duraksamanın ardından elimi ona doğru uzattım ve elindeki meşaleyi sapından tuttum. ''Gel.'' dedi başıyla ateşin orayı gösterirken sarı saçlı çocuk. Onu dinledim. Hoş, dinlemekten başka yapacak bir şeyim yoktu gerçi.

Newt, beni ateşin ortasına getirdi. ''Üçe kadar sayacağız. Üç dediğimizde elimizdeki meşaleleri ateşin içine atacağız, anlaşıldı mı?'' Kalabalığa söylermiş gibi konuşmuştu ama aslında sözlerini bana söylemişti. Kafamı sallayarak onayladım. ''Bir!..'' diye saymaya başladı Newt. Başımı ateşe doğru çevirdim ve diğerleri gibi meşaleyi havaya doğru kaldırdım. ''İki...'' Derin bir nefes aldım. ''Üç! Atın!'' Diğerleri attıktan birkaç saniye sonra meşalemi atmıştım. Atılan meşaleler yangının biraz daha körüklenmesine neden olmuştu ve etrafa yayılan turuncu ışık biraz daha artmıştı. Meşaleleri atar atmaz ortaya bir sevinç dalgası hakim olmuştu. Etrafta sevinç çığlıkları duyuluyordu. Bazı çocuklar ortada takla atıyorlardı. Ardından hepsi diğer ellerindeki küçük kavanozları birbirine tokuşturdular. Newt bana doğru döndü. Gülümsüyordu. ''Aramıza hoş geldin.''

ℬℰ𝒞𝒜𝒰𝒮ℰ ℐ'ℳ ℋ𝒰ℳ𝒜𝒩\ Newt Fanfic.- Newt İle Hayal EtWhere stories live. Discover now