3. Bölüm- Yeni Çaylak

705 50 25
                                    

Ne kadar süre geçmişti yaşananların üstünden, bilmiyordum. Sadece önüme bakıyordum. Ölümün kıyısından alındığımdan, o son gözyaşının yanağımdan süzülerek akmasından sonra sadece susuyor, oturuyor ve önümdeki engin yeşilliğe bakıyordum. Düşünmüyordum bile. Kafam bomboş bir şekilde bakıyordum etrafa. Sanki rahatlığa kavuşmuş gibiydim hiçbir şey düşünmediğimden.

Yanımdaki çocuk, ölümden vazgeçtiğim andan hemen sonra beni az önce ölümü düşündüğüm ağacın altına otutturmuş kendisi de ağacın yanındaki bir tarafı yosunla kaplanmış kayanın üstüne oturmuştu. Ne garipti; daha beş dakika önce kendini öldürmeye, ruhunu kendi ellerinle ölüm meleğinin ellerine vermek üzere olduğun yere oturmak. Üstelik bu sefer de aklından ölüm kelimesi geçmeden, kanlı canlı, nefes alarak ve yaşayarak aynı yere oturmak. Ve bu sefer yalnız değil, yanında seni ölümden vazgeçiren kişiyle birlikte oturmak... İki zıtlığın içindeydim sanki. Sanki siyahla beyaz gibi...

Oturduğumuzdan beri ağzımızdan tek kelime çıkmamıştı. Ama bu sessizlik yormuyordu, aksine dinlendiriyordu beynimizi ve ruhumuzu. Sessizlik görünmez imzalarla onaylanan bir antlaşmaydı sanki ikimiz içinde. O an o bulunduğumuz ortamda üç kişiydik. O, ben ve sessizlik... Ama sanki imzaladığımız antlaşmaya göre ortamda sessizlik daha çok konuşuyordu.

İkimiz de bazen yere; bazen de birimiz farklı bir yöne bakarken, birbirimize değiyordu. Göz göze gelmiyorduk ama birbirimize arada attığımız kaçamak bakışları hissedebiliyorduk. O, elindeki ağaç dalıyla yerdeki kuru yapraklarla ufak hışırtılar çıkarıyordu, gözlerim onun yaptığı o "ufak" işe odaklanırken o da beni izlemeye başlıyordu. Yüzüne karşı bakmıyordum, ama bakışlarını hissedebiliyordum. O kadar anlayışla değiyordu ki gözleri üzerime, sanki onun da az önceki yaşadıklarım başına gelmiş gibiydi. Sanki... Yaşadıklarımın aynısını yaşamış gibiydi.

"Bu arada, başından beri söyleme fırsatım olmadı. Adım Newt." Az önce kuru dalla oynayan elini bana doğru uzatmıştı. Gözlerimi yavaşça kaldırarak yüzüne doğru baktım. Dudaklarında ufak bir gülümseme peydah olmuştu. Ufak bir gülümsemeydi. Ama yüzüne küçük gülümsemenin bütün sıcaklığı yayılmıştı. Elimi uzattım ve ellerimizi birbirine doğru kenetledim. Avucu sıcacıktı. Sıcaklığa rağmen üşüyen elime onun elinin sıcaklığı iyi gelmişti.

İstemsiz bir şekilde hafifçe ağzım aralandı. Ama tek yapabildiğim ağzımın içine hava girmesine sebep olmak olmuştu. Bir şeyler söylemek istedim... Bir mucizenin olmasını ve aniden ağzımın içinden adımın çıkmasını. Ama bu mümkün olmadı. Tekrardan bir şeyler hatırlamak için beynimi zorlamaya başladım. Ama zorlamak bana iyi gelmiyordu, kendimi daha kötü hissetmeme sebep oluyordu.

"Kendini zorlama..." dedi Newt. Sesi istemsizce yere indirdiğim bakışlarımı kaldırmama ve gözlerimizin aynı ellerimiz gibi kenetlenmesine yol açmıştı. "Zorladıkça daha kötü oluyor, biliyorum. Tecrübe etmiştim." Aksanlı konuşması dikkatimi çekmişti. İngiliz aksanı kullanıyordu ve bu ona yakışıyordu. Kulağa çok hoş geliyordu. Ama bir yandan da... bu aksan bir yerlerden çok tanıdık gelmişti. Garip bir his içimi kapladı. Bir an, çok kısa bir an beynimi tekrar zorladım bu tanıdıklık karşısında. Ama yine bir şey bulamadım.

Ellerimiz ayrılırken yüzüme buruk bir gülümseme oturmuştu. "İnan bir şeyler söylemek çok isterdim. Adımı yani..." dedim sakin bir ses tonuyla. Geldiğimden beri ilk defa bu kadar sakin konuşmuştum.

Sözlerim onun da yüzünde burukça, küçük bir gülümsemeye yol açmıştı. "Memnun oldum diyebilirsin mesela."  Dedikleri dudaklarımın yukarıya doğru biraz daha kıvrılmasına yol açmıştı. Çok memnun olduğumdan emin değildim. Yine de sesimi çıkarmadım ve onu tekrar ediyormuşçasına "Memnun oldum." dedim.

ℬℰ𝒞𝒜𝒰𝒮ℰ ℐ'ℳ ℋ𝒰ℳ𝒜𝒩\ Newt Fanfic.- Newt İle Hayal EtWhere stories live. Discover now