4.Bölüm: YAĞMURLAR

278 202 184
                                    


"Ve bazen yanımda olmayışınla anıyorum yıldızları. Çünkü bulutlar bile artık ıslatmıyor yalnızları..."

Arkamı dönüp baktığında sadece Buğra vardı. Geri kalanlar evlerine gitmiş olmalılar. Yavaşça ayağa kalkıp kutuyu kucağıma aldım. Kapıya yönelip dışarıya çıkacağım sırada Buğra'ya selam verdim.

Sessizce başını sallamakla yetindi. Merdivenden inerken onun düşüncelerini tahmin etmeye çalıştım. Zaten birkaç güne unutacaktı. Bu yüzden daha fazla zihnimde olmasına gerek yoktu.

Eve girmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Az daha kutuyu düşürecektim. Neyse ki sorun çıkmadan odaya girdim. Koltuğu camın kenarına çekip oturdum. Gece daha güzel görünüyordu. Çantamdan telefonumu çıkarıp rastgele bir şarkı açtım. Ellerim yüzlerimde, kalbimde yeşeren bir umut. Bedenimi sarmalayan hisler var. Sakince çalan şarkıyı zil sesi böldüğünde o anki ilham ellerini benden çekti. Kapıya doğru ilerleyip üzerimi düzelttim. Kapıyı açtığımda yerdeki poşetlerden başka birşey yoktu. Kenara iliştirilen notu alıp okumaya başladım.

"Her kelime zirveye götürmek için basamak olabilir, yeter ki kapanan gözlerinin ardında hisset rüzgarı."

Anlamak için tekrar tekrar söyledim. İdrak ettiğime inanıp poşetlerle birlikte içeriye geçtim. Aklıma her gelişinde kalbim hızlanıyordu. Böyle biri olduğunu o gece anlayamamıştım ama gözlerindeki boşluğu tam zihninin ortasındaki ışıkla görebiliyordum.

Poşetleri mutfağa götürüp yerleştirmeye başladım. Elime gelen kahve paketi ile mutluluğum ikiye katlandı. Sevinçle yerleştirip tekrar odaya döndüm. Şarkı değişmişti. Başıma geriye yaslayıp koltukta rahat bir pozisyon elde ettikten sonra kağıdı alıp parmaklarımda sıkıştırdığım kalemin tutsağı yaptım. Hiç cümle istediğim kadar güzel olmadı. Sadece özel olmasını istemiştim. Kağıdı buruşturup yere attım. Sonra bütün benliğime uyandırarak kapattım gözlerimi. Dudaklarımın arasından çıkacak her kelime değiştirebilirdi hayatımı.

"Bir inci bul."

İmkansız değildi belki ama özeldi. Benim için fazlasıyla önemli. Kağıdı kutuya atıp kendimi rahat bıraktım. Bedenim kısılmıştı. Şarkıyı kapatıp mutfağa ilerledim. Kahve paketini açtıktan sonra makineyi çalıştırdım. O sırada aklında Taha vardı. Her zamanki gibi. Sadece bir gün geçti ama içim hiç olmadığı kadar tuhaf. Hayal kırıklığına uğramak istemiyorum ama kendimi durdurmak da seçeneklerimin arasında olmasın.

Kahveyi yapıp tekrar içeriye geçtim. Herhangi bir şey yapmayacaktım. Zaten işim yoktu. Avuçlarımdaki bardağı sıkıca sarıp acı tadın boğazımı yakmasına izin verdim. Kahve bittikten sonra dışarı çıkma planları kurdum. Taha'nın dediği güvenlik problemi şu an umurumda değildi. Beni tanıyan kimse yoksa zarara uğramazdım. Bu yüzden içim rahat ve izni almak gibi bir kaygım yok.

Bavuluma ilerleyip bardağı masanın üzerine koydum. Kazaklarım dan beyaz olanı alıp gri kısa eteğimi giymeye başladım. Boy aynasındaki görüntüm fena değildi. Saçlarını tarayıp açık bıraktım. Beyaz ayakkabılarımı da giyip makyajımı tazelemeden kapıya yöneldim. Çok fazla boş vaktim vardı ve buna alışık değildim. Merdivenlerin yavaş yavaş indim. Ellerimde sıkıca tuttuğum çantamı omzuma artık bahçeye çıktım. Sabahın aksine güneş kendini belli ederken sıcaklığı yakmıyordu teni.

Hafifçe esen rüzgar saçlarım önüme getirsede aldırış etmeden yürüdüm. Sokağa adım atar atmaz gelen fren kalbimin hızlandırmıştı. Ama benim için değildi. Karşıdaki küçük çocuk içindi. Bir şey olmayışına sevinerek yokuş aşağı inmeye başladım. Buraları daha bilmiyordum ama kayıp olmayacağını düşünüyorum. Sessizlik bütün yanı sardı, artık kendimle konuşabiliyorum.
Korkmadan nefes alabiliyorum tek başıma yürüdüğüm sokakta. Kırmadan da sevebiliyorum kalbi ve attığım her adımda şükürler ediyorum. Çünkü henüz geç kalmamışım. Sokağın sonundaki caddeye çıktım.

DÜŞLERDE YILDIZLARA UZANIR RUHUMWhere stories live. Discover now