4. BÖLÜM

1.3K 48 10
                                    

Sabah epey erken bir saatte uyandığımda buna çokta şaşırmamıştım.

Dün tüm günüm uyuyarak geçmişti ve bu uyku bile fazlaydı benim bünyeme.

Tabi 3 gün uyumayınca böyle oluyor.

Yataktan kalkıp yatak odamdaki banyoya adımladım. Üzerimdeki giysileri vücudumdan sıyırıp duşa kabine girdim.

Suyu en soğuk ayara getirip duş alırken telefonuma ard arda mesajlar gelirken pekte umursamadım.

Yeterince kendime geldiğimden emin olduktan sonra çıktım banyodan.

İki kapılı dolabımdan beyaz bi tişört ve siyah bir eşofman seçip hızlıca üzerime geçirdim.

Saçlarımı küçük bir havluyla kurulayıp mutfağa adımladım.

Kendime küçük bir fincan kahve yaptıktan yatak odamdan telefonumu alıp koltuklardan birine oturdum.

Dünden beri ardı arkası kesilmeyen tebrik mesajlarından olduğunu anladığımda oflayarak sehpaya bıraktım telefonumu.

Bu akşam dominiğe gidecektik ve 2 günlük bir sürede orada geçecekti.

Oraya gittiğimde en çok yapmak istediğim şeylerden biride cam gibi temiz olan denizde keyifle yüzmekti.

Ve daha sonrasında önümdeki 6 ay boyunca ne zaman göreceğimi bile bilmediğim ailemle bol bol irtibata geçmekti.

Son olarakta bu yarışmayı en alasından tamamlamaktı. Çok emek vermiştim, çok çalışmıştım ve bunun bir karşılığı olmalıydı.

2. Yada 3. Olmak değil 1. Olmaktı hedefim. Gerisi palavraydı. Boş sözlerden ibaret olan gönüllerin şampiyonu söylemleri. Bu söylemleri değil 2021'in şampiyonu olarak anılmak istiyordum.

Ellerimde tuttuğum kahvemden bir yudum daha alıp oturduğum koltuktan kalktım.

Kendime basit bir tost yapıp karnımı doyurmayı planlasamda aleynaya dün dışarı çıkacağımızı onayladığım aklıma geldi.

Madem böyle bir şey söyledim dışarıda kahvaltı ederiz diyerekten mutfağa yönelttiğim adımlarımı yatak odama doğru yönelttim bu seferde.

Tabi daha sabahın 7'si olduğu için büyük ihtimal birşeyler yemek için 2-3 saat beklemem gerekiyordu.

Kızı niye uyandırayım sabahın köründe?

Neredeyse boşalmış olan kahve fincanını komodinime bırakıp çalışma masasına oturdum.

Tam masanın ortasında duran defterin kapağını açıp kaldığım sayfadan devam ettim.

Birşeyler karaladım. Ne olduğu belli olmayan şeyler.

Çizim yeteneğim iyi değildi ama böyle saçma sapan şeyler karalamak can sıkıntımı gideriyordu.

Bir süre sonra bundanda sıkıldığımda terasa çıkmakta karar kıldım.

Perdeyi aralayıp kapıyı açtım. Hava epey soğuktu ama birşey olmaz dedim kendi kendime.

Balkonun mermerlerine yaslanıp öylece istanbul manzarasını izlemeye başladım.

Hızla geçip giden arabalar, henüz gündüz olmasına rağmen ışıkları parıl parıl parlayan holding binaları, etrafta yürüyen, bisiklete binen, motoruyla dolaşan birçok insan, devamlı yanıp sönen trafik lambaları...

İstanbuldu işte burası. Böyle karmaşık bir şehirden ibaretti.

Derin bir iç çekip üşüyen ellerimi birbirine sürterek içeri girdim. Terasın kapısını kapatırken bir yandanda perdeleri çekiştiriyordum.

DÜN GECE- PoyAlWhere stories live. Discover now