3-Şerefe!

484 50 114
                                    

**

Min Yoongi

Perdenin kenarındaki açıklıktan odama süzülerek gözüme vuran güneş ışığını hissettiğimde yüzümü buruşturarak kafamı yastığıma gömdüm. Nefes alamadığımı fark etmemle oflayıp yattığım yatakta doğruldum. Başım öyle bir çatlıyordu ki kesip atsam dahi geçmez gibiydi. Ağzımda acı bir tat, üstümde ise sadece siyah eşofmanım vardı.

Boş bakışlarımı odada gezdirirken aniden dün gece yaşananlar kesik kesik zihnime dolmaya başlamıştı.
Gerçi bir şey yaşandı mı onu bile bilmiyordum. Hatırladığım son şey karşımdaki adamla kadehlerimizi tokuşturup içmemizdi. İsmi Minji miydi yoksa Jimin miydi tam hatırlamıyordum ama ikisinden biri olduğuna emindim.Ha bir de eve nasıl gelmiştim ki?

Sallana sallana tuvalete gittim. Lavabonun karşısına geçtiğimde, aynada gördüğüm Yoongi'nin boktan farklı yanı yoktu. Ağzım şaşkınlıkla aralanırken dağılmış saçlarıma ve şişmiş göz altlarıma bakıyordum. Dağılmıştım ve berbat görünüyordum.
Zaten dağınık olan saçlarımı elimle daha çok dağıttıktan sonra başımı iki yana sallayarak musluğu açtım. Soğuk suyu avucuma doldurup hızla yüzüme çarptım. Aynı işlemi iki üç kere daha tekrarladıktan sonra yüzümü kurulayıp odama geçtim.

Üstüme basit bir tişört geçirirken mutfaktan gelen seslerle Seokjin'in uyandığını anlamıştım. Ben ne kadar üşengeçsem Seokjin de bir o kadar hareketliydi. O olmasaydı yatağımda açlıktan ölürdüm sanırım. Üşengeçliğim öyle bir boyuttaydı ki bazen nefes almaya üşeniyordum ve yüzüm nefessizlikten kıpkırmızı olana kadar da bu eylemimi ısrarla devam ettiriyordum. Hem üşengeç hem de yavaştım. Jin ile tek tartışma konumuz da buydu zaten. Bana sürekli bir kaplumbağadan daha yavaş olduğumu hatırlatmaktan hiç çekinmiyordu.

Mutfağa indiğimde başım hala çatlıyordu. Ağrı kesici almak için dolaba yöneldim ve elimi dolabın kapağına attığım sırada elimde hissettiğim acıyla inledim.

"Jin ne yapıyorsun? Canım acıdı."

Elinde tuttuğu tahta kaşığı bana doğru sallamaya başladı.

"Bu kadar sorumsuz olma Yoon. Aç karnına hap içmemen gerektiğini sana kaç kere daha söylemem gerekiyor? Önce kahvaltı yapılacak, o kadar."

"Ama başım çok çatlıyor dayanılacak gibi değil. Lütfen Jinnie içmeme izin ver."

Yavru köpek bakışlarımı yolladığımda işe yarayacağına yüzde yüz emindim. Ta ki tahta kaşığı bu sefer popomda hissedene kadar.

"Aish! Ne yapıyorsun be? Kıymetlimi acıttın."

"Sana kim gay bara git kıç baş dağıt ortalığın ağzına sıç dedi? Çek şimdi cezanı. Dediğim gibi önce yemek."

Pes ederek nefesimi dışarı verdim ve eve nasıl geldiğimi Jin'e sormayı aklımın bir kenarına yerleştirerek çoktan hazırlanmış olan masaya yerleştim. Şu an tek istediğim bir an önce bir şeyler yiyip o ilacı içmek ve bu ağrıdan kurtulmaktı.

--

Salondaki kanepeye kurulmuş boş boş telefonumda takılırken Jin birkaç işini halledip salona gelmişti. Bakışlarımı ona çıkarttım.

"Yoon hala duş almadın mı yoksa? Bok gibi kokuyorsun."

Suratını öyle bir buruşturmuştu ki utanmadan edemedim. Ama şu an duş almak ikinci planımdı. İlk planım ise dün neler olduğunu öğrenmekti.

Jin odasında kestirirken evden çıkmış ve ona haber vermemiştim. Beni nasıl bulduğunu ve eve nasıl geldiğimi aşırı merak ediyordum.

"Dur dur onu karıştırma şimdi. Sen önce sorularıma cevap ver ondan sonra duş alırım."

134340 : YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin