3

6.4K 580 237
                                    

Genç adam kardeşinin evde olduğundan emindi, çünkü onun Felix'i eğer araları bozuksa kendini kapatırdı. Oturduğu arabadan binaya bakarken düşündü Chan. Felix onun canıydı nihayetinde ve hayatından koparıp atmayacağı bir parçaydı. Sorunu hayatındaki adam da değildi, sadece yediremiyordu. Felix'in onu bu kadar hayatının dışında tutmuş olmasını yediremiyordu. Şaşırmıştı, beklememişti. Eğer hayatında bir değişiklik olursa ilk kendine gelir anlatır sanmıştı. Arabadan çıkıp derin bir nefes verdi genç adam, ayakları sanki yere çivilenmiş gitmemek için diretiyordu. Fakat Chan eninde sonunda Felix'le konuşması gerektiğinin pekala farkındaydı. Tekrar sıkıntıyla iç çekti ve adım atmaya başladı. 

Kapının önüne ulaştığında ayakları onu adeta geri sürüyor, ters gidebilecek binlerce olası felaketi önlemeye çalışıyordu. Kapı penceresinden önce kendi yorgun yüzünü izledi ancak onun da Felix'le geçirdiği hayatının anılarına dönüşmesiyle elini kaldırıp zile bastı. İçeriden duyduğu tıkırtılar ve adım sesleri yaklaştıkça dudaklarını ısırdı. Bakışlarını kapı dürbününe dikti, orada olduğunu biliyorum küçüğüm. Kapı açıldı, hemen ardından kırmızı eşofman takımı ve dağınık sarı saçlarıyla kardeşi göründü. Felix gözlerini kaçırarak kapıyı sonuna kadar açtı, "Girebilir miyim?"

"Elbette hyung."

Chan içeri adımladı, arkasından kapanan kapıyı duydu. Önce lavaboya uğrayıp yüzünü yıkadı, Felix ise abisinin gelişiyle oturma odasına geçmiş bekliyordu. Kardeşini daha fazla bekletmeden yanına oturdu, "Nasılsın?"

Omuzlarını silkerken cevapladı küçüğü, "Gördüğün gibi sen hyung?" 

"Konuşmamız gerek biliyorsun değil mi?" 

Gözlerini kaçırdı Felix, "Biliyorum."

"Felix ben kimim?"

Küçük olan anında dolan gözleriyle boncuk boncuk bakarak cevapladı, "Hyungumsun."

"Sadece bu muyum senin için?"

Küçük olanın gözlerinin dolduğunu elbette ki fark etmişti Chan, kollarını iki yana açtı, "Konuşmaya ufak bir ara." Felix yapması gerekeni biliyordu, hemen kendini abisinin kollarının arasına atıp sıkıca sarıldı. Chan boynuna damlayan göz yaşlarını hissediyordu, kardeşinin ensesindeki saçları sevdi, sakinleşmesini bekledi bir süre. Ancak Felix hıçkırıklarını tutamadı, abisini kaybettiği düşüncesi onu çok korkutmuştu

"Hyung özür dilerim." 

"Felix-"

"Hyung affettin mi beni?"

"Bebeğim-"

"Hyung beni affet lütfen."

"Lix-"

"Hyung nolur?"

Chan kardeşine daha sıkı sarıldı, "Bir yere gitmiyorum. Buradayım bebeğim, sakinleş." Abisinin kelimeleri ile rahatladığını hissetti Felix, hıçkırıkları birer birer iç çekmeye döndüğünde kafasını bulunduğu boyundan kaldırdı.

"Ben ne istersen yaparım hyung."

"Lixie-"

"Hayır hyung, güvenini tekrar kazanacağım. Lütfen gitme."

"Felix gitmiyorum bir yere bebeğim, gerçekten." Gözlerine baktı abisinin, kırık bir gülümsemeyle kafasını salladı, gitmeyecekti abisi. "Daha iyiysen konuşalım mı?" Genç kafasını salladı ancak abisine sarılmayı da bırakmadı. "Pekala, böyle konuşalım o zaman." dedi kardeşinin duruşunu kast ederek. "Öncelikle Lix, beni kaybetmedin buna bir açıklık getirelim. Ben kızgınlıktan çok da kırgınım aslında ancak bu da konuşunca halledemeyeceğimiz şey değil. O anın hayal kırıklığı ile seni çok daha fazla üzebilirdim. O zaman için uzak kalmamızın daha doğru olduğunu sen de biliyorsun." 

hypnotic fetish | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin