Bölüm 2- Emir

57 14 8
                                    

Babam... Onun canını yakacaklardı. Hem de beni öldürerek... 

"Beni... Öldürecek misiniz?" Adam büyük bir kahkaha attı. 

"Üzgünüm seni öldüreceğim için üzgün değilim."

"Ama, ama neden?" Kalbim çok hızlı atıyordu. Buraya kadar mıydı? O sırada Cemal denen o adamın telefonu çaldı. 

"Alo? Ne! O halde kızı salalım. Tamam. İyi iş çıkardınız. Aslında kızı nereye bırakabiliriz ki burada kalsın. Salih'in bize yapmadığı kalmamıştı, biz iyilik yapalım sevaptır." Gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. 

"Pörtlek pörtlek bakma öyle. Korkma öldürmedik babanı. Sadece annenle 'atta'ya gitti." Adam tekrar kahkahalarla gülerken gözümden akan yaşı hızlıca sildim. Güçsüz görünmek istemiyordum.

"Artık kalacak bir yerin olmadığına göre burada kalacaksın. Eğer kaçarsan ya da çalışırsan beynini dağılmış halde bulurlar" dedi sırıtarak. Adamın suratının ortasına geçirmek istiyordum! 

"Yarın özel bir okula başlayacaksın. Sana neden bu kadar iyilik yaptığımı merak ediyorsundur... Artık kızımsın. Sadece ikimizin arasında bir sır olacak bu. Diğer tüm yaşamını unut."

"Hayır, olmayacağım!" hıçkırıklarımın arasında zorla konuşuyordum. Eğer bir doğum günü partisine gitseniz ve orada tutsak edilip artık aileni unut kızımsın deseler size, ne hissederdiniz?  

"Odan burası. Dolabın içinde sana uygun giysiler var. Okul forması da içinde. Yemeğin de hazırlanıyor. Odadan çıkma." Cemal ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Sonra birden duraksadı. Ama tekrar yoluna devam etti.

Buradan kaçmalıydım. Ama nasıl? Düşün Uzay, düşün...

Sebepsizce odayı taramaya başladım. Bir makas gördüm. Her yere tek tek baktım. Beyaz altın sarısı detaylı bir dolap ve onunla uyumlu bir yatak ve komodin. Oldukça lükstü ama rahat değildim burada. Ailemi hiçbir şeye değiştiremezdim.  Ayağa kalktım ve odayı gezmeye başladım. Birden bir şey yere düştü. "3 numara" yazan bir anahtar. İşime yarayacağını açıkçası düşünmesem de gerçekten çok güzel bir anahtardı. Cebime koydum ve devam ettim. Bir anahtar daha... Hayır 1 değil, 10'a yakın anahtar vardı! Cebime atacakken iyi ki bol bir eşofman giymişim diye düşündüm. Yoksa çok belli olacaktı ama neyse ki eşofmanımın cebi genişti. Sonra bir çakı gördüm. Tereddüt etsem de aldım bana birisi karışırsa kendimi korumak için... Bir sırt çantası çarptı gözüme. İçinde sanki bana özel yapılmış gibi bütün istediğim şeyler vardı. Üstünde de bir not yazıyordu. 

8. odaya çık ve atla.

8. odaya çık ve atla? Bana mı diyordu? Neden atlayacaktım ki? Nasıl atlayacaktım? Ya bir yerim kırılırsa? Hem 8. odayı nasıl bulacağım? Baştan 8 mi sondan mı? Beynimden bir sürü soru geçerken derin nefes alıp yere oturdum. Sakin olup düzgün kararlar vermeliydim. Burada beklemek uçak düşerken sessiz kalmak olacaktı. Ama paraşütler vardı ve bir tanesini seçmem gerekiyordu. 8. odayı bulmalıydım ancak gerçek sorunu unutmuştum. Kendi kapım kilitliydi! Çantayı karıştırdım ama bu kapıya uygun anahtar da yoktu. Az önce bulduğum anahtarlar bu kapıya uygun değildi. Saçımı kaşıyarak düşünmeye başladım ve tel toka olduğunu fark ettim. Neredeyse mutluluktan ağlayacaktım çünkü buraya gelmeden önce tel tokayla nasıl kapı açılır adlı bir youtube videosu izlemiştim ama denememiştim. Düşündüm... Ne yapmam gerekiyordu ki? 2 tel tokayı aldım 1.'sini açtım. Uzun bir çubuğum olmuştu. Bunu kilide soktum ve ucunu hafifçe büktüm. Sonra 2. tokayı dik açı olarak büktüm. Sonra elimdeki aleti pinleri çevirmek için kullandım. Açılmıştı... 

MİRAE (düzenleniyor...)Where stories live. Discover now