Bölüm 46 ☁️ Yıldızlar

En başından başla
                                    

 "Neyin var?" diyerek yatağına bağdaş kurarak oturdum ve kardeşime baktım. Sefa morali bozuk olduğunda gözyaşlarını asla tutamayan, aşırı duygusal bir tipti. Yine gözleri kızarıktı, ağlamıştı belliydi.

 "Asel ağzıma sıçtı yine. Evine bırakırken, arabada... İlk defa laf sokmak için uğraşmadı. Hiç konuşmadı bile. Ben bir şeyler sorduğumda bile konuşmadı. Bağırıp çağırmasına, iğneli cümlelerine alışkınım ama suskunluğuna hiç alışkın değilim. Sanırım gerçekten yoruldu." Oyunu bir anda kapatıp bana dönü. "Ben onu haketmiyorum."

 "Erdinç Abi'yle konuşmamak için neden bu kadar direniyorsun?" 

 "Erdinç Abi'nin tek ailesi Asel, ona çok değer veriyor. Onun hayatına girecek olan adamın o kadar iyi biri ve Asel'in kalbini kırmayacak biri olması gerekiyor ki...Erdinç Abi kabullensin. Ben buna söz veremem. Asel'i kırmamak için götümü yırtarım orası ayrı mevzu, ama biliyorsun işimden dolayı bu sevgililik olayı çok önemli. İnsanlık hali, olur da ayrılırsak sosyal medyada Asel'in ağzına sıçarlar. Bunun dışında, Erdinç Abi bana çok güveniyor. Onun güvenini bir kez zedelersem, bir daha yüzüme bakmaz. Kafamda bir sürü şey var, Cefa. Ama yolun sonunda yine ona aşığım." Sefa'nın gözleri dolduğunda kalbimin sızladığını hissettim. Kardeşlerimin üzülmesine dayanamıyordum.

 "Bu sorunu kim çözer, biliyor musun?" diyerek ayaklandım. "Gökhan Reis. Yürü gidiyoruz." Sefa yavaşça başını sallayıp ayağa kalktı. Biz dış kapıya ilerlerken Feda odasından çıkarak bize bakmıştı. Dedemin yanına gittiğimizi söyleyince o da geldi bizimle.

 Karşı eve geçip kapıyı çaldık. Kapıyı anneannem açmıştı.

"Oy kuzularım benim, gelin içeri. Şu kapıyı açınca sizi görmeyi özlemişim." Anneannem hepimizin yanaklarını şapır şupur öptükten sonra salona götürdü bizi. Dedem koltuğuna oturmuş, televizyondan spor haberlerini izliyordu.

  "Gökhan Reis, kolay gelsin." Feda gevşekçe sırıtıp dedemin yanındaki tekli koltuğa oturdu. Biz de diğer büyük koltuğa oturduk.

 "Hoşgeldiniz çocuklar. Bende haberleri izliyordum. Şu sunucunun diksiyonuna bakar mısınız? Piyasada 5 dakika bile olsa televizyonda görünmek için nelerini feda eden ve edecek insanlar varken diksiyonu bozuk yaşlı herifleri ne demeye ekrana çıkarırlar anlamıyorum." Dedem kendi kendine söylendikten sonra televizyonu kapattı ve bize baktı. Sefa'da duraksadı.

  "Sefa? Gözlerin neden kızarık oğlum? Ağladın mı sen?"

  Sefa'nın gözleri yine dolunca küfrederek sildi. "Sen küçükken bize erkek adam ağlamaz derdin, ben galiba erkek adam olamıyorum dede." Dedi çocuk gibi.

  "Saçmalama Sefa, kazık kadar oldun çocuğum. Ben sizi ağlarken görmeye dayanamadığım için öyle söylerdim. Ağlamak hislerin en güzelidir. Ağlarsın ve bütün öfken diner. İçindeki sıkıntıların tamamı birer su damlasına dönüşür ve senden uzaklaşır Sefa. O yüzden ağlamalısın." Dedem Sefa'ya bakarak yüzünü buruşturdu. "Ama benim karşımda değil. Sizin ağlamanıza hala dayanamıyorum."

  Hafifçe güldük. Dedem kapının önünde gülümseyerek bizi izleyen anneanneme döndü. "Biz çocuklarla balkonda oturalım biraz hayatım, bize içecek bir şeyler getirebilir misin?"

  "Tabii ki. Ne istersiniz?"

   "Çikolatalı süt." Feda elindeki telefonunu cebine sıkıştırırken ona olan garip bakışlarımızı farketmiş olacak ki omuz silkti. "Meray'ın yan etkisi Güloş'um, üç öğün çikolatalı süt içiyoruz."

  Anneannem kahkaha atarak bana baktı. "Sen?"

  "Çay," deyiverdim bir anda. Refleks gibi çıkmıştı ağzımdan, garip bir andı.

Eleysa☁️ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin