Bölüm 45 ☁️ Onu Çok Kırmışlar

Start from the beginning
                                    

"Yürek mi yedin oğlum sen? Kız arkadaşının önünde dayak mı yemek istiyorsun?" Dediğinde bir an boş bulundum ve "Ne kız arkadaşı?" dedim. O an Çağıl'la göz göze geldik. "Ha, evet."

  Dedem gülerek ayağa kalktı ve onunla da sarıldık. Sadece benim duyacağım bir sesle "Ne bok yiyorsun anlamadım ama, bunu konuşacağız." Dedi ve omzuma hafifçe vurup geri yerine oturdu.

  Herkesle selamlaşıp babamın yanındaki boş yere oturdum. Sarp Beril'le telefonunda resim çiziyordu, Atlas da onları izleyip arada Beril'e bulaşıp onu kızdırıyordu. Sefa, Asel'i izliyordu. Feda Atalay'a bir şeyler gösteriyordu telefonundan. Sare, Meray ve Çağıl muhabbet ediyorlardı kendi hallerinde. Anneannem mutfağa, annemin yanına gitmişti. Balın'ı görememiştim,sanırım o da annemin yanındaydı. Sabırsızca mutfağa baktım. Tam o an, Balın girdi mutfağa. Yakın oturduğum için duyabiliyordum onları.

  Annemle birlikte çay poşetini açtılar. Annem poşete elini daldırdı ve paket paket çayları çıkarmaya başladı, o sırada Balın da anlatıyordu.

"Bu çay nane ve portakal aromalı. Tadı çok kötüymüş gibi geliyor kulağa ama gerçekten müthiş bir tadı var. Bu da o gün sana verdiğim çikolata ve muzlu olan."

"Çikolatalı-muzlu çay mı olurmuş ayol?" Anneannem kendince fikrini ortaya attığında Balın kıkırdadı. "Bende başlarda düşünmüştüm ama garip ve güzel bir tadı var," dedi annem.

  Tek tek paketlere baktılar, bazılarını dolaba yerleştirdiler.

  "Bu da son çıkan, bunun tadını çok sevmiştim. Bana vermiştin biraz." Annem gülümseyerek pakedi elinde tutarken, Balın'ın yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu. "Annem de çok severdi bu çayı, hatta en sevdiği buydu."

  Kalbimde bir baskı hissettim. Annesi ölmüş gibi konuşuyordu. Bu çok... Ağır bir yüktü. Umarım, dedim içten içe. Sadece annesiyle arası bozuktur. Annesi umarım bir yerlerde nefes alıyordur.

   "Bu çay merakın annenden almışsın galiba," dedi annem, Balın'a şefkatli bir bakış atarken. Balın başını salladı. "Annemin en büyük hobisiydi bu, Rize'de bir çay bahçesi vardı ve yılın yarısını orada geçirirdi. Çeşit çeşit çayları vardı, zamanı geldiğinde birlikte toplamaya giderdik. Evimizde mutlaka buharları çıkan bir çaydanlık olurdu ocağın üzerinde. Bizi de alıştırmıştı, babam çalışırken uykusu kaçsın diye kahve içmez annemin çay tariflerinden içerdi." Deyip güldüğünde içimde oturan öküze rağmen gülümsedim. Cümlelerine hep geçmiş zaman eki eklemesi canımı yakmıştı. Aile... Bu hayattaki en önemli şeydi. Başınıza ne gelirse gelsin elinizi tutacak birileri hep olurdu. Kendinize güvenmeseniz de, onlara güvenirdiniz. Sizi karşılıksız sevecek birkaç kişi olurdu bu hayatta ve bunlardan en az biri mutlaka anneniz ya da babanız olurdu. Bu size güven verirdi. Balın'ın bu güvenden mahrum olması ihtimali canımı yakmıştı.

  "Onlar... Neredeler?" Dedi annem korka korka. Balın derin bir nefes alıp verdi. "Sonra anlatırım Deniz Abla, boşver. Masaya bunlar mı gidecek? Ben hemen götüreyim." Balın üst üste dizilmiş tabakları kavrarken, annem başını kaldırdı. O an göz göze geldik. Annemin gözleri dolmuştu.

  Başıyla içeriyi işaret ettiğinde hemen ayaklandım. Kapıda Balın'la karşılaştığımızda ona hafifçe gülümseyip annemin peşinden odama girdim. Annem kapıyı kapatıp bana dikti gözlerini.

  "Balın'ın ailesi nerede?"

  Bu soruyla afalladım. Kız benim hakkımda çoğu şeyi bilirken, benim bir halt bildiğim yoktu. Anlatmıyordu bana, belki de güvenmiyordu. Çağıl'la yakın sayılırdım, belki de bu yüzden uzaktı bana. Mantıklı olsa da sinirlerimi bozmuştu.

Eleysa☁️ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now