-7-Işıl Melek Özgen 🌿

Start from the beginning
                                    

-"Otur Çiler". Yarbay'ın sesiyle hafif irkilir gibi oldum. Ben odada yok zannetmiştim. Duyularım o kadar kapanmıştı demek ki odada olduğunu fark edememiştim.

-"Komuta-"

-"Çiler Deniz POYRAZ hemen otur". sesini yükselten yarbay'ın da artık sabrının taşımak üzere olduğu belliydi.

Öfke, merak, korku ve daha nice duyguyla karşıma oturan kardeşim dediğim kadına baktım.

Farklı özelliklere sahip üç kız kardeş. Kardeşdik biz.

-"PENÇE TİMİ dosyası yeniden açılmasına karar verildi. Yirmi kişilik bir tim olucak. Beşer kişi seçme hakkınız var. Diğer on askeri kurul seçecek." Derin bir nefes alan yarbay'a nasıl baktık bilmiyorum ama gerildiği belliydi.

O tim beş arkadaşımızı şehit verdiğimiz için ayrıca , içimizde ki şeref yoksunu köstebeklerin bilgi sızdırması sebebi rehinelerin yarısının ölmesi sonuçu efsane olarak kalmış. Herkes başka yere sürülmüştü.

En azından bu millet ,vatan için canını vermekten korkmayan askerlerine bunu yapmaları ne kadar göz yaşartıcıydı  ama.

Hepsi göz boyamak. Bu işin sonu yine bize patlayacaktı ama hadi hayırlısı.

"Şu durumda bile ileri görüşlü olup asıl konu harici şeyler düşünüyorsun ya helal olsun sana"  iç sesime haklı da olsa okkalı bir kaç küfür savurup susturdukdan sonra yarbay'a dikkatimi verdim.
Gece yarısı on kişilik yeni ekip arkadaşlarınız gelecek. Sizde birkaç saat içinde tim için seçeceğiniz askerlerin listesini bana getirin. Elinizi ne kadar hızlı tutarsanız arkadaşınızı, kızımı o kadar çabuk kurtarırız benim güzel kızlarım.

-" EMREDERSİNİZ KOMUTANIM" ikimizin de aynı anda ayağa kalkıp cevap vermesi sesin hafif bir yüksek çıkmasına sebep olmuştu.

Peş peşe odadan çıktıktan sonra uzun uzun birbirimize baktık. Kollarıma atılan Çiler beni ne kadar zor bir duruma soktuğunun şuan farkında değildi. Fark ettiğinde ise pişman olacağını çok iyi biliyordum. Ama bunu şuan pek önemi yoktu. Çünkü benimde en az Çiler kadar sarılmaya ihtiyacım vardı.

Biraz daha kendimizi toparladıktan sonra hızla bizim için verilen odaya ilerledik. Allah'tan aynı odayı vermişlerdi. Odaya girmemiz ile kapı önünde donup kalmamız bir olmuştu.

Bu oda... Üç yatak...koca bir siktir. Şaka mı lan bu! Yan gözle Çiler' e bakınca onunda bana baktığını gördüm.

Acilen silkelenip kendimize gelmemiz lazımdı.  Bunu Çiler de düşünmüş olucak ki hızla hareket etmeye başladık. Önce üstümüzde ki  kıyafetler kurtulup kamuflajlarımızı giydik. Sonra seçeceğimiz askerleri düşünmeye başladık.

Ben görevden göreve gönderilen sabit bir yeri olmayan bir askerdim. En özel en gizli görevlere gönderilirdim. Göreve çıktığım askeri de isim olarak tanımazdım zaten. Herkesin bir lakabı vardı.

Aklımda pek asker yoktu yani. Hakkımı Çiler' e devrecekdim büyük ihtimalle.

-"Karar verdin mi kardeşim" diye fısıldadım. Odada bizden başka kimse olmamasına rağmen sanki bu oda da olan anılarımıza ihanet etmekten korkar gibi, sanki yüksek sesle konuşursam rahatsız olucaklarmış gibi.

-"Eh işte Çiçeğim en iyi görev yaptığım askerlerden bir kaç kişi düşünü"

-"Şu deli oğlanı da alacak mısın." derken yarım ağız güldüm. Kendini sevdirmeyi başarmıştı kerata.

-" Yokluğunda yandı, yıkıldı, öldü gariban" demem ile ikimizde istemsizce gülmüştük.

Çünkü gülmeye kafamızı dağıtmaya ihtiyacımız vardı. Ve Can Demir BARTU bu iş için biçilmiş kaftandı.

PAYİDAR ERVAHWhere stories live. Discover now