17::Noel hediyesi

3.6K 553 822
                                    

İyi okumalar~ 


Seokjin'in teklifini kabul ettiğimde aklımdan ne geçiyordu bilmiyorum. Sadece ipleri elime almam gerektiğini düşünmüştüm. Çok fazla kişi dosyama karışmaya başlamıştı ve bu da beni gerçekten uzaklaştırıyordu. Aklımı bulandırmışlardı.

Namjoon'un üçlü çemberleri aklıma gelmişti. Seokjin o çembere uymuyordu ama bence en önemli kişi oydu. Çünkü ben Seokjin'e hayatımla alakalı bir sürü şey anlatmıştım. Kısacası eğer tahminim doğru ise kendi kuyumu kazmıştım. Ben aptal bir çocuktum, bunu kanıtlamış olacaktım.

Katil, onlara göre hem lisemden hem de vücudumu oldukça iyi bilen biri olmalıydı.

Ben öyle düşünmüyordum.

Dediğim gibi Namjoon'un çemberine aykırıydı ama her şeyimi biliyordu. Belki de böyle olması gerekiyordu. O çemberlerin kesişimden çıkmasını beklememeliydim. Bu yüzden Seokjin'le konuşmam gerekiyordu. En azından ona yakın olmalıydım.

Aceleyle, düşünmeden hareket ediyordum ama bir şey yapmam gerekiyordu.

Hala seni seviyor, demişti Jimin. Bu söylediği ne kadar doğru bilmiyordum ama denemeliydim. En azından bana olan zaafını kullanmalıydım.

Jungkook'a göre şüpheli listesi belliydi. Ona o listeyi ben vermiştim ve o listedeki bir numaralı kişi de Seokjin'di. Çünkü her yerde o vardı. Kendimce oluşturduğum çember kesişimlerini o oluşturuyordu.

Şansımı denemeliydim.

Jungkook dövmecideki işlerini halletmek için evden ayrıldığında ben de Seokjin'le buluşmak için yola koyulmuştum. Sanırım Bay Hwui denilen adamdan o şüpheli listesindeki kişileri sorgulamak için izin isteyecekti.

Eli hala yaralıydı ve aklında katilin yardımcısı hakkında bir sürü düşünce vardı. Bunu görebiliyordum. Katilin neden onu hedef aldığını tahmin ediyordu ama kesinlik getiremiyordu. Büyük ihtimalle Jungkook ile olan yakınlaşmamı kıskanmıştı, bu yüzden onu cezalandırmak istemişti.

Beni her yerde takip ediyor olabilirdi. Kıskançlığı korkutucuydu. Bu durum da beni bir şeyler yapmaya zorluyordu.

Dün gece, Jungkook'un söylediklerini dinledikten sonra hızla Seokjin'e haber vermiştim. Aklımda bazı şeyleri netleştirmem gerekiyordu ya da ne bileyim bir şey yapmak istiyordum. Oturup bir sonuca varamazdım. Doğru değildi.

Jimin'e ise Seokjin'le buluşup buluşmadığımı söylemek için çok arada kaldım ama her türlü öğreneceğini düşünüp telefonda ona öttüm. Her zaman yaptığı gibi beynimi yedi. Seokjin'in beni götüreceği restoranın adını verdiğimde ise çığlık attı. Çünkü oldukça pahalı bir yermiş, beni yeniden tavlamaya çalışıyormuş falan felan. Jungkook'u bırakıp Seokjin'i düşünmemi tavsiye etti. Bunları söylerken oldukça ciddiydi.

Amacımı bilmiyordu.

O yüzden sadece gülüp geçtim. Amacım bambaşkaydı. Seokjin'le bir kere sevgili olmuştum, devamı gelmezdi. En azından ben buna izin vermezdim. Şu an yaptığım hareket, düşünceme ters gidiyor olsa bile hepsi planın bir parçasıydı. Umarım elime yüzüme bulaştırmazdım.

Taksiye binip mekanı söylediğimde ilk başta garip bir şekilde bana bakmıştı. Sanırım gerçekten zenginlerin gittiği bir yerdi. Seokjin'i öldürmek istiyordum. Bu tür şeylerden etkilenmediğimi bir sürü kez ona söylemiştim ama o hiçbir zaman beni dinlememişti. Sonra ayrıldığımızda bütün suç bende kalmıştı. Bir anda suçlu konumuna düşmüştüm. Oysaki alakası yoktu. Seokjin iyi biri olsa da insanları manipüle edip kendi dediklerini yaptırmaya çalışan biriydi. Onu ancak aşırı zeki birisi yenebilirdi. Fakat o tür insan daha bulunmamıştı.

riddle ☨ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin