11::Van Gogh

3.9K 560 526
                                    

Müzeleri çok severdim. Bu yüzden Yoongi hep benimle dalga geçerdi. Ona göre sanatla ilgilenmek zaman kaybından başka bir şey değildi, yapılacak daha önemli şeyler varken müzeler bir vakit kaybı gibi geliyordu. Sadece müzeler için de değil, sanatla alakalı hiçbir şeyi sevmezdi. Kendisi bir mühendisti. İşini de oldukça iyi yapıyordu. Bu yüzden başka işlerle uğraşmazdı ya da onun tabiriyle 'boş vakti' yoktu.

Sanatı çok severdim. Sanırım bir üniversitede okusam bölümümün sanat tarihi falan olmasını isterdim. Nedeni bilmiyordum. Sanırım sanatla alakalı olduğuniçin oldukça içten geliyordu. Ressam, heykeltıraşçı falan bunlarla anılmak isterdim. Kulağa güzel geliyordu.

Resim çizmeyi severdim, ressamlarla alakalı bilgileri de oldukça önemserdim. Hatta bu yüzden ben de kendime has tarz bile geliştirmiştim. O ressamların hayranı olduğum için ortaya çıkmıştı. Oldukça basit bir tarzdı ama garip bir şekilde güzel duruyordu. Eminim ki Picasso sunbaenim benimle gurur duyardı.

Şaka.

Neyse, sadece resimle de kalmamıştım. Heykeltıraşçılık ile de uğraşmıştım ama pek başarılı olamamıştım. Bir ara Hera Müzesi'nin karşısında devlet kursu vardı, orada eğitim görmeye başlamıştım. Çok bilgili bir adam vardı, bize bir sürü şey öğretmişti. Ancak bırakmak zorunda kalmıştım. Çünkü çok fazla emek ve vakit istiyordu. Bende her ikisi de sınırlı sayıdaydı.

Bu yüzden ondan vazgeçmiş, dansa yönelmiştim. Barlarda şarkıcı olduğum için bazı şarkılarıma koreografi ekliyordum. Güzel duruyordu aslında. Bazı kısımlarında Jimin bana yardım etmişti. Çünkü lisedeyken dans eğitime gittiği için, bu konuda oldukça bilgiliydi. Güzel şeyler oluşturmuştuk.

Müzeler ise kendi isteğimle olan şeylerdi. Onlara karşı ilgim oldukça erken yaşta ortaya çıkmıştı. Lisedeyken müzelere olan gezimizde demiştim ki "evet, burası benim yerim" ama elbette bunun için bir hareket yapmamıştım. Hepsi dilimde kalmıştı. Yine de Seul'daki bütün müzeleri gezmiştim. Bu şehirde oldukça fazla müze vardı. Neredeyse hepsindeki eserleri de ezbere biliyordum. Favorilerim vardı. Her hafta sonu -en azından bu olaylar olmadan önce- evime en yakın yerdeki müzeleri ziyarete giderdim. Bir günümü sadece kendime ve içimdeki sanat sevgisine ayrırırdım. O günleri özlemiştim. Artık çok uzakta gibi duruyordu.

Kafama siyah beremi geçirirken düşündüklerim bundan ibaretti. O günleri çok özlemiştim. Sadece bir an önce dönmek istiyordum.

Telefonumun titremesiyle ellerimi beremden çektim ve mesaja baktım.

Gönderen: Jeon Jungkook
Girişte bekliyorum.

Son kez aynaya baktım ve kapıyı açtım. Bugün evde kimse yoktu. Jimin'e gecikeceğimi söyleyen bir not bırakmıştım. Ona Jungkook'la takıldığımı söylemek istemiyordum. Gereksiz yere endişelenecekti, bunu göze alamazdım. Jimin bazen bir ayak bağı oluyordu. Bu konuda kavga etmek istemiyordum. Çok yorgundum.

Bahçeye indiğimde Jungkook'u görmüştüm. Her zamanki tarzıyla beni bekliyordu. Tek farkı siyah yerine, koyu gri bir pantolon giymesiydi. Bacaklarını sıkıca sarmış, kaslarını belli etmişti. Beyaz tişörtü, siyah kabanının içinden gözüküyordu ve onu pantolonun içine sokmuştu. Bu da yetmemiş gibi kemerle iyice sıkmıştı.

Beli incecikti ama şu an buna odaklanamak istemiyordum. Çünkü hassas bir çocuktum. En ufak bir şeyde etkilenebiliyordum. Ona da bu zevki yaşatamazdım. Ama çok iyi gözüküyordu. Manken gibiydi.

Bacakları hep bu kadar güzel ve kaslı mıydı? Sporla mı uğraşıyordu acaba?

Salak, Taehyung. Adam polis akademisine gitti. Çamurlu sularda bile yüzdüğü olmuştur, diyen iç sesime boyun eğdim. Haklıydı. Şu an hormonlu bir ergen gibi davranmamım vakti değildi.

riddle ☨ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin