00

373 42 28
                                    

Bale zordu, her şeyiyle. Ve bunu kaldıramıyorsanız, bırakmanız gerekirdi. Çünkü bale sektörü, yüzyıllardan beri değişmemişti ve değişmeyecekti de. Siz ona ayak uydurmak zorundaydınız, güçsüzlerin balede işi olamazdı.

Oikawa Tooru ise bunu sorguluyordu. Baleye devam edecek kadar güçlü değil miydi? Hayatını adadığı bu alanı, bırakıp gitmeli miydi? Bunu istemiyordu. Ama baleye devam edecek gücü var mıydı, bilmiyordu. O kadar güçlü müydü sahiden de? Bugüne kadar, cevabı evetti. Ama bugün, artık emin değildi.

Gözyaşları içinde karşısındaki bir grup oğlanı izledi. Mutlu görünüyorlardı. Aralarında bir rekabet yoktu, dost olmalıydılar. Balede ise dostunuz olmazdı. Herkes sizin rakibinizdi, yerinizi almak için her şeyi yapmayı göze alırlardı. Bir gün birlikte güldüğünüz insan, diğer gün sizi sabote edebilirdi. Bale hiyerarşisi insana bunu yapardı. Sanat alanının en acımasız, en sert dalıydı bale.

Omzunda bir el hissedince irkilerek sol tarafına baktı Oikawa. Gözleri yaşlı olduğu için yanındakinin yüzünü tam seçememişti. Hemen gözlerini kuruladı elleriyle. "İyi misin?" diye sordu, kendisiyle yaşıt gibi görünen çocuk. Az önce diğerleriyle birlikte dans ediyordu o da. Oikawa gülümsedi, sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi. "Evet, teşekkürler."

Kahverengi saçları olan çocuk, Oikawa'nın yanına oturmaya karar verdi. Sert bir görünüşü olsa da şu anki davranışından, kendisinin öyle olmadığı anlaşılıyordu. "Pek öyle gözükmüyorsun ama."

Oikawa sırıttı. Öyle gözükmediğini kendisi de biliyordu. Tek başına oturup ağlayan biri nasıl iyi olabilirdi ki? "Neden soruyorsun?" Yanındaki çocuğa bakmıyordu, gözleri karşıda hâlâ neşeyle dans eden bir grup gençteydi. "Belki anlatmak istersin diye."

Oikawa şaşkınlıkla çocuğa baktı. Daha önce hiç kimse, kendi ailesi bile, ondan dertlerini anlatmasını istememişti. Tabii, dertlerini sonrasında kendisine karşı kullanacak rakiplerini saymazsak. Bu zamana kadar hep tek başına mücadele etmişti her şeyle. Şimdi bu yabancı neden ondan dertlerini anlatmasını istiyordu? "Bir yabancıya mı? Neden?"

Yanındaki çocuk gülümsedi, ardından omuz silkti. "Bilmem. Belki anlatmak istersin diye düşündüm. Hem tanımadığın birine anlatmak daha iyidir." Oikawa başını iki yana salladı. "Anlatılacak bir derdim yok." Yalan sayılmazdı aslında. Oikawa bunlara dert demezdi. Sonuçta kendi isteğiyle bu sektörde duruyordu ve yeterli olmadığı için kimseyi de suçlayamazdı.

"Dans etmeyi sever misin?" Diye sordu bu sefer, yanındaki çocuk. Oikawa başını salladı. "O zaman neden bizimle dans etmiyorsun? Dertlerini unutmana yardımcı olur."

Oikawa gülümsedi ve yanındaki spor çantasını alarak ayağa kalktı. "Teşekkür ederim ama sizin dansınız benim tarzım değil." Tam gideceği sırada, aynı çocuk önünü kesti. Oikawa neden bu kadar ısrarcı olduğunu anlamıyordu. Birbirlerini tanımıyorlardı bile. "Bale mi yapıyorsun? Duruşundan anlaşılıyor biraz." Oikawa kafasını salladı. Bale yaptığı için kendisiyle gurur duyuyordu ama bunun yüzünden, kendisine zorbalık yapmaya çalışan çok kişi olmuştu. Bu çocuğun da aynı tepkiyi vereceğini sanmıyordu ama yine de gerilmişti, çantasının askısını biraz daha sıkı tuttu.

"Ben Iwaizumi Hajime. Yarınki dans yarışmasına gelmek ister misin, belki bizim tarzımız hakkında fikrin değişir?" Oikawa biraz kararsız kaldı. Aslında çalışması gerekiyordu, burada oturup ağlayarak zaten vakit kaybetmişti. Iwaizumi, karşısındaki gençte gördüğü kararsızlık üzerine şansını biraz daha zorladı. Oikawa düşüneceğini söyledi. Iwaizumi telefonunu uzatarak Oikawa'dan numarasını girmesini rica etti, ona daha sonra adresi yollayacaktı.

Telefonu geri aldığında, kayıtlı olan isme bakıp sırıttı. "Tanıştığıma memnun oldum, Oikawa Tooru." Oikawa gülümsedi ve oradan ayrıldı.

Iwaizumi arkadaşlarının yanına döndüğünde, hepsi ona sırıtarak bakıyorlardı. "Sonunda aldın çocuğun numarasını, ha?" demişti Kuroo, kolunu Iwaizumi'nin omzuna atarak. Aynı hareketi Bokuto da yapmıştı. "Dostum o kadar uzun süre çocuğu izledikten sonra bugün de almasaydın, biz gidip alacaktık numarasını." Iwaizumi sinirle iki arkadaşını da ittirdi.

Oikawa'yı gördüğü ilk andan beridir seviyordu. Birkaç hafta önce, yine burada dans ediyorlarken görmüştü onu. Bugün oturduğu yerde oturuyordu. Hep mutsuz gözüküyordu aslında, Iwaizumi bunun sebebini hep merak etmişti. Bu merak, sonrasında onu mutlu etme isteği ile harmanlanarak büyümüştü. Şimdi ise eline bir fırsat geçmişti, bunu iyi bir şekilde değerlendirdiğinden emin olacaktı.

black swan // iwaoiWhere stories live. Discover now