PB4 KURBAN

332 30 15
                                    

Adını yazsam sahilimin ıslak kumlarına...
Contra- ıslak kum

Eylül Mertoğlu...

"Ee, dün nereye göndermiş seni Eylül teyze."

"Kitapçıya." Dedim gerinerek. "Çok eskiden tanıdığı bir kitapçı kadın varmış."

"Neden?"

"İnan hiç anlamadım." Dedim omuz silkerek. "Kadın saatlerce tuttu beni orada. Nedense beni oyaladığı hissine kapıldım. Sonra kalkıp eve gittim. Ve evde dayımla Alper abi vardı. Sanırım annem bizi evden uzaklaştırmak istemiş. Çünkü Eren de halısahaya gitmişti."

"Acil durum toplantısı yani?"

"Muhtemelen."

"Acaba ne konuştular? Çok merak ettim şimdi."

"Of Ceren, ben senin kadar merak etmiyorum. Yine bir dava peşindedir. Annem işte." Tam arkamda birinin boğazını temizlemesiyle yerimde sıçrayıp arkama döndüm. Bahadır, Bay Kasıntı, tam arkamda durmuş bekliyordu.

"Ben gideyim bari." Diyerek ayağa kalktı Ceren. "İyi dersler." Öpücük atarak uzaklaştığında ben de sırada kayarak biraz önce Ceren'in oturduğu yere geçtim ve Bahadır Bey'e oturması için yer açtım. Bahadır yanıma oturduğunda sabah sabah gerçekten duymayı hiç istemediğim bir ses duydum.

"Naber güzellik?" Ona cevap vermek yerine göz devirdim ve çantamdan kitabımı çıkardım.

"Günüm kötü geçiyor be güzellik!" Diye ısrar etti. "Azıcık gülsen, iki güzel laf etsen de güzelleşse nolur yani?" Ona döndüm ve her kelimemde parmaklarımla sayarak konuştum.

"Siktir git Tolga." O iki güzel laf istemişti ben ona tam 3 güzel kelime söylemiştim. Ah bu yufka yürekliliğim...

"Adımı senin ağzından duymak sabah sabah neşe kaynağı gerçekten." Dedi ve sırıtarak öpücük attıktan sonra uzaklaştı. Algıda seçiciliğin bu kadarı da  olmazdı cidden. Adama küfür ediyordum o ismini söylememe takılıyordu.

Onun uzaklaşmasıyla sıranın üstüne bıraktığım kitabımı açıyordum ki Bahadır kitabın üstüne elini koyarak bana engel oldu. Şaşkınlıkla önce kitabın üzerinde duran eline sonra ona baktım.

"Noluyor?"

"Tolga tehlikeli biri. Onunla konuşmamalısın ufaklık."

"Peki abicim." Dedim alayla. "Başka bir isteğin var mı?" Bahadır alayım karşısında bir an duraksadı. Bir anlığına gözleri dolar gibi olmuştu ve hemen elini çekerek diğer tarafa döndü. Çenesini sıkmasından öfkelendiğini anlamıştım. Bu söylediğimde bu kadar öfkelenecek ne vardı anlamamıştım. Hayır yani sinirlenecek bir şey varsa sinirlenmesi gereken kişi ben olmalıydım.

"İyi misin?" Diye sordum merakla koluna dokunarak.

"Çek elini." Elimi ateşe dokunmuş gibi hızla çektim ve şaşkınlıkla ona baktım. Yanlış ne yapmış olabilirdim ki? Alay etmeme mi bozulmuştu?

Kulaklığını çıkarıp kulağına takarken ellerinin titrediğini fark etmiştim. Kulaklığı kulağına yerleştirdi ve şarkının sesini sonuna kadar açtı. Ses kulaklıktan taşıp bana kadar geliyordu. Bu kadar yüksek seste kulaklarının nasıl olup da acımadığını merak etmiştim. Kafasını sıraya gömdüğünde ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Hiç konuşmamanın en doğrusu olacağını düşünerek ben de sıraya başımı koydum ve onun kulaklığından taşan şarkıyı dinlemeye koyuldum.

Olsam bile kalabalıklar içinde yokluğun var eder iliklerimde hiçliği
Yazın mont giyen evsiz şarapçı dayı da bıraktı şerefime içmeyi
Şişelerin dibindekiler gibi biter sandım ama sürecek şarkın
Bir ömür sana mahkum etse beni adaletinle yargın...

Püsküllü Bela (Yeniden)| Bela Serisi 2 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now