Bir Beyaz Mendildir "KADER"

428 13 4
                                    

Asker gibi şehit cenazesine gelen Halil Derbent köyün çıkışında askerin pusu yediğini öğrenmesiyle birkaç çalışanını ve silahlarını yanına alarak askere yardıma gitmeye hazırlandı.

Uğurlar mermileri tamamen bitmiş savunmasız kalmışlardı. Onlar artık düşmeyi beklerken tam tersi istikameten onları koruyan ateşin açılması ile şaşkına etraflarında baktı. Gitmeyi umut ettikleri dağ yamacında Halil Bey ve küçük bir ordu sayılacak kadar adamla çatışmaya başlamıştı. Uğur ve yanındaki üç asker ile ne olduğunu anlamadan karşı taraftaki teröritler geri çekilmeye başlamıştı.

Teröristlerin başındaki "Teo" isimli kişi kimin yardıma geldiğini öğrenmesi için bir kaç kişiyi görevlendirdi. Çatışmanın sonunda Uğur Teğmen Halil Bey'in yanına gidip elini sıktı.
"Halil bey çok sağ olun tam zamanında yetiştiniz."

"Estağfurullah ne demek komutanım. Asker pusuya düşmüş deyince elimizden geleni yapalım dedik bizde."

"Siz dikkatli olun ama bize yardım ettiğinizi anlarlarsa başınızı ağrıtacaklardır."

"Merak etmeyin siz bir şekilde hallederiz artık."

____________________________________

Gece çöktükten sonra Teo ve bir grup terörist Halil beyin evini basıp bir işçisini öldürdü. Bununla kalmayıp ne kadar hayvan, ekin varsa yaktılar. Olayları camdan izleyen Melike ve Erkan durundan pek rahatsızlık gibi görünmüyorlardı. Halil beyi en çok da bu mahvediyordu zaten.

Bir sonraki gün Azat ile buluşan Melike gece olanları fantastik bir film gibi anlatmıştı.
"Görmen lazımdı her yeri yaktılar. Muhteşem görünüyordu."

"Vayyy baban akıllanır belki bundan sonra."

"Hiç sanmam bilirsin canı çıksa devletçidir."

"Neyse sana iyi bir haberim var."
Melike "ne" dercesine baktı yüzüne.

"Bu gece çıkıyorsun."

"Ne! Gerçekten mi? Çok iyi ya."

"Aynen sen hazırlıkları yap gece 2 de evin aşağısındaki köy girişinden alacaklar seni."

"Tamam. Kurtuluyorum sonunda."

Gece olduğunda Melike için bu evde geçirdiği son saatlerdi. Gideceği üstünü giyip çantasını hazırladı. Her zamanki gibi yatağına yattı. Biliyordu ki babaannesi mutlaka gece yatmadan bir kez odasına girer daha sonra uyumaya giderdi. Herkesin uyuduğunu görünce saatine baktı. 2 olmak üzereydi. Evden yavaşça çıktı. Babasının kapıya koyduğu korumaları geçmek çok zor olmadı. Azat'ın dediği yere geldiğinde onu bekleyen elinde keleşleri olan teröristleri gördü. Yanlarına gidip dağa çıkmak için yola koyuldular. Yolda sık sık kendine yakın hissettiği Songül isimli bir kadınla konuşuyordu. Melike;
"Biz niye bu kadar yürüyoruz. Aynı yerlerden geçiyor gibiyiz."

"Ne oldu yoruldun mu hemen?"

"Alışık değilim ya daha ilerde alışırım. Ama sanki hiç ilerlemiyoruz gibi."

"Yeni katılanları hemen kamplara götürmüyoruz. Önce hem araziyi geziyorsun hemde biraz alışıyorsun."

"Test ediyorsunuz yani."

"Aynen öyle. Biraz daha sabret, birazdan köye inip dinleneceğiz. Akşam da kampta olacağız."

"Anladım peki aileni özlüyor musun? Yani görebiliyor musun? Yukarda bu işler nasıl oluyor."

"Özlemiyorum dersem yalan olur. 5 yıldır hiç görmedim. Yaşıyorlar mı onu bile bilmem. Benim ailem de seninkiler gibi devletçiydi. Ben geldikten sonra öldü bildiler beni artık. Zaten yukarıda da izin de vermezler görmemize."

ÇOK GEÇ "DEĞİL"Where stories live. Discover now