Gel Barışalım Artık

193 6 0
                                    


Teğmenim şimdi ne yapacaksın Allah aşkına. Tugaya götürecek o görüntüleri biliyorsun değil mi? "

Uğur bir yandan çıktığı binaya yeniden girerken bir yandan konuşuyordu.
"Biliyorum başçavuşum. Biraz önce de söyledim. Sonuçlarını göze alarak yaptım."

"Ne demek göze aldım. Bunun cezası öyle kınama, uyarma olmaz. Rütbe durdurmadan, maazallah görevden ihraca kadar yolu var."

"Yok mevzuat gereği şikayetçi olduğu durumda mahkemeye çıkarım sonra direk ihraç ederler. Daha önceden ilçede olan olay için savunma yazmıştım zaten. Suçun tekrarı durumu söz konusu."

Uğur'un başkasından bahsediyor gibi konuşması Durali başçavuşu iyice sinirlendirdi.
"Ya madem biliyorsun niye yaptın? O adamın dükkanını talan ettin de ne oldu? Hiç yoktan görevinden olacaksın."

"Hiç yoktan değil başçavuşum. O adamın yaptıklarından sonra bir yerden sinirimi çıkarmam lazımdı. Ah bir de orada olacaktı."

O sırada kapıyı çalıp içeri gelen Osman ile Durali ona dönüp konuştu.
"Gel Osman gel. Akıl küpü teğmenimizi dinle. Ne haltlar yemiş?"

"Başçavuşumm! Hala komutanınım yalnız."

"Hayırdır komutanım niye gelmişti o herif?"

"Uğur teğmen dün sinirlenip, gidip adamın dükkanını alt üst etmiş. O da eline güvenlik kamerasının görüntülerini alıp koşa koşa tugaya gideceğini haber vermeye gelmiş."

"Ne olacak teğmenim?"

"Bir şey olacağı yok Osman. Savunma isteyecekler vermeyeceğim. Suç tekrarından mahkemeye sevk edecekler. Sonrası ihraç."

Osman hala inanamamış bir ifade ile Durali başçavuşun oturduğu koltuğun karşısına oturup anlamaya çalışmak için soru sormaya devam etti.
"Bakır bir şey istiyor mu peki? Yani mutlaka kullanır bu durumu."
"Özür dilemesini istiyor. Ama ona bile yanaşmıyor."
"Özür dileyecek bir şey yapmadım çünkü başçavuşum. Ayrıca o adam yalvarmamı istiyor."

Osman çekingen bir tonda araya girdi.
"Yanlış anlamayın komutanım ama hep bir şeyleri ölçmeden, tartmadan anlık sinirle yapmamızı istersiniz. Neden böyle bir şey yaptınız?"

"Osman bir anlık öfke ile yapmadım hiç bir şeyi. Düşündüm. Olacakları da düşündüm, sonuçları da. Kendimce en doğru olan buydu. Asker olarak da sivil bir insan olarak da. Çünkü o tehtitlerine boyun eğmek beni iyi bir asker yapmazdı. Farkındayım biz askeriz ve bu kimliğimize göre davranmamız gerekiyor. Bunu hep ben söyledim ama bu çok fazlaydı. O yüzden asker kimliğimi bir köşeye koyarak yaptım ne yaptıysam."

"Anladım komutanım. Peki bu tehtid işi ne?"
"Melikeyle alakalı. Ölümle ilgili mesajlar veriyor. Bir de tabi şantajı var. Fotoğraflarımızı çekip arabamın önüne koymuştu dün ilçede. Yanlış kişiye gidermişte falan. Aklınca Halil Beyle tehdit ediyor işte. Öyle saçma sapan şeyler."

"Ne yapıyoruz o zaman şimdi komutanım."

"Bir şey yapmıyoruz. Hiç bir şey sekteye uğramadan devam edecek. Tugaydan gelecek habere göre hareket edeceğim. Bakalım direk mahkemede olabilir. Bir süre uzaklaştırma ardından mahkeme de olabilir."

"Her türlü sonuç aynı ama değil mi eminsiniz?"

"Yıllarca sadece nasıl asker olunuru öğretmediler  Osman. Hangi durumlarda  artık asker olamam, onun da öğrettiler. Şikayet durumunda ceza yüksek oranda sabittir. Rica ediyorum kafanıza takmayın sizde. Kendi kararım bu şekilde."

Bir süre odada olan sessizlikle Uğur yeniden konuşma gereksinimi duydu.
"Hadi herkes işinin başına. Unutmayın hala bu karakolun komutanıyım."
"Emredersiniz komutanım."
"Emredersiniz komutanım."

ÇOK GEÇ "DEĞİL"Where stories live. Discover now