Asla hayal edemeyenler için Eylül'ün kıyafeti;
30. Bölüm: “Uyarı”
İnsan tersyüz olduğunda algıları kilitleniyordu. Ne düşünmek, ne yapmak gerekiyordu? Çoğu zaman bakmak veya dinlemek. Ben de öyle yaptım.
Koltukta ayak ayak üstüne atmış oturan Nazlı’ya baktım. Düz ve küt saçları yumuşacık görünüyordu. Dudağına sürdüğü koyu kırmızı ruj, giydiği dar elbise ve topuklu ayakkabılarıyla işten veya davetten geliyormuş gibi bir görünüm çiziyordu. “Ne içersin?” diye sordum nedense baş parmağımla arkamda kalan mutfağı işaret ederek.
“Bir şey içmeyeceğim, çok uzun süre kalmayacağım zaten.” Gülümsemeye çalışarak karşısına oturdum. Bakışları içimdeki hissin iddia ettiğinin aksine düşmancıl değildi. Belki de ben görmek istediğimi görüyordum.
“Dinliyorum,” dedim çaprazındaki koltuğa tamamen oturuken.
Derin bir nefes verdi. “Senin Vera olduğunu biliyorum.” Bir çırpıda söyledikleri kilitlenmeme sebep oldu.
Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Zihnimin yoğunlaştığı tek şey duyduklarımın doğru olup olmadığıydı. “Anlamadım?” dedim kekeleyerek. Kulaklarımın yanmaya başlayıp uyuştuğunu hissettim.
Telefondaki kişi Nazlı mıydı?
“Senin Vera olduğunu biliyorum,” dedi kelimeleri tek tek vurgulayarak. Konuşma şekli bile ağabeyine benziyordu. “Geçmişte ağabeyimle sevgili olan o kızsın.”
İnkar etmek aptalcaydı. “Nereden biliyorsun?” Kalbimin atış hızı, çıkardığı gürültüden bile fazlaydı.
“Bunu mu merak ediyorsun gerçekten?” Buna şaşırması beni de şaşırttı.
“Sence de çok normal değil mi?”
Ayağını indirdi ve önünden düşen saç tutamını geriye itti. “Ağabeyim seni bana anlatmıştı, ikinizin fotoğrafını göstermişti.”
YOU ARE READING
VERA İLE VAHA
Romance"Geçmişin bana ait," dedi ve kulağıma yaklaşarak fısıldadı. "İstesen de beni unutamazsın." Geçmiş can yakar. Yıllar sonra karşılaştığında bile. Fakat madalyonun iki yüzü vardır. Her şey çok güzel olabilirdi; onu tekrar görmeseydim. ...