10: "Karanlık"

114K 6.2K 3.5K
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayın çiçeklerim. ❤️

Bölüm 10: “Karanlık”

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 10: “Karanlık”

Daha önce bayıldıysanız ne demek olduğunu bilirdiniz. Aslında ne demek olmadığını bilirdiniz. Sonsuz bir karanlık… Düşerken bir yere çarpmadıysanız uykudan farksızdı. Sadece çok ani gelişirdi.

Kaşımın kenarında bir sızı vardı, sol dizimde de. Gözlerimi açmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Buram buram iyodoform kokuyordu. Bu tanıdık koku hastanede olduğumu fark ettirdi ve göz kapaklarımı acele etmesi için zorladım. Tepedeki ışıklar beni kör edecek sandım. Yüzümü buruşturdum ve lambalara bakmamaya çalıştım. Kafamı eğdiğimde bir hastanenin acil servis kanadında olduğumu anladım. Kolumu hareket ettirdiğimde acı hissettim. Kafamı yana çevirdim ve koluma baktım. Serum bağlandığında görünce derin bir nefes verdim. Kafam yastığa geri düştü, sağıma baktığımda Atalay’ı gördüm. Etrafındaki çoğu kişiden uzundu ve kaslı olmasına rağmen ince yapılıydı.

Atalay’ın burada ne işi vardı? Ve daha önemlisi Özgür neredeydi? Diğer kolumun dirseği üzerinde doğruldum ve gözlerim büyük salonun içinde Özgür’ü aradı. “Nasıl hissediyorsun kendini?”

Sağıma dönüp yatağımın kenarında dikilen Atalay’a baktım. “Özgür nerede?” diye sorduğumda derin bir nefes vererek kaşlarını kaldırdı.

Kafasını yana eğip, “Önemli bir toplantısının olduğunu söyledi ve benden yanına gelmemi istedi,” dedi.

“Yalan söyleme,” dedim hırçın bir tavırla.

Atalay’ın kaşları çatıldı. “Neden yalan söyleyeyim?”

İsmini bile neden yalan söylediysen o yüzden. “Özgür ne olursa olsun gelirdi.”

Dudak büzdü. “Nişanlını yeterince tanıyamamışsın,” dedi yine ‘nişanlın’ derken alay ederek. “Bu toplantı onun için çok önemli. Yöneticiliği elimden alabilir ve bunu kaçırmaz. Annesi onu doğrar,” dedi ve güldü.

Gözlerimi önüme çevirdim. Anlayamıyordum. Bu mümkün olabilir miydi? Kalbimin kırıldığını en yoğun haliyle hissettim. Tekrar ve tekrar, bir kez daha. “Ama çok istiyorsan arayıp buraya gelmesi için ısrar edebilirim.”

Yüzüne bakmadan, “Gerek yok, hatta sen de gidebilirsin,” dedim.

Güldü. “Tabi. Sen de Alaaddin’in sihirli halısına binip bize gelirsin.”

Ters ters yüzüne baktım ama cevap vermedim. Bir de şu yemek işi vardı. Oysa şu an istediğim tek şey eve gidip kafamı dinlemekti.

Atalay yatağın etrafından dönüp diğer tarafıma geldiğinde gözlerimle onu takip ettim. Serumun kapatıp açma kısmındaki aparatı çevirdi. Serum bitmişti. “Çıkabiliriz artık,” diyip yatağın kenarına yaslandı, kollarını gövdesinde birleştirdi. Takım elbisesinin üzerinde olmasına bakılırsa şirketten buraya gelmişti. Aklıma Özgür’ün, Atalay’ın kirli işlerde de parmağı olduğunu söylediği geldi. Yandan şöyle bir ona baktım. Tipi de elverişliydi açıkçası. Kaşları çatıldığında insan kaçacak delik arardı.

VERA İLE VAHA  Where stories live. Discover now