7: "Sorgu"

121K 6.4K 2.3K
                                    

Bölüm 7: “Sorgu”

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Bölüm 7: “Sorgu”

Aklınıza takılan birinden veya bir şeyden uzaklaşmak kalıcı bir çözüm müydü? Bana kalırsa geçici bir çözüm bile değildi. Çekip gitmek, öldürmek, yok etmek bile bir çözüm değildi. Bir şey aklınıza çöreklenmişse, onu oradan ancak kaderin planı çekip alabilirdi. Ama oturup bunu bekleyemezdim. En azından vicdanımı rahat tutmak istiyordum. O evde Atalay’la birlikte kalırsam, Özgür’e ihanet ediyormuş gibi hissedecektim. Bu duygu patlamalarının arasında bir de bunu eklemek istiyordum. Bu hem Özgür’e hem de kendime yaptığım bir iyilikti.

Belki de şuan tek ihtiyacım olan şey dünyayı yeniden renklendirecek sihirli bir gözlüktü. Tekrar tozpembe ruh haline girebilmek için böyle sihirli bir şeye ihtiyacım vardı. Beni bu iğrenç durumdan çekip alacak birine ihtiyacım vardı. Ve böyle birinin olmayışı hiddetlenmeme sebep oluyordu.

“Dişlerini gıcırdatma.” Boş odanın içinde eşya varmış gibi duvarları seyretmeyi kesip adamın salon olarak gösterdiği odadan çıktım. Amerikan mutfağı tarzındaydı ve bu benim epey hoşuma gitmişti. Yatak odasına gittik. İdeal boyutta bir odaydı. Tuvalet ve banyoda yüzüne bakılacak gibi bir haldeydi. Kirası da fazlasıyla uygundu. Esasen benim için en önemli şey binayı koruyan bir güvenliğin olmasıydı. O da olduğuna göre bu evi tutmamak için hiçbir sebep yoktu.

Emlakçıya istediğim evi anlattığımda bizi buraya yönlendirmişti ve işte, gösterilen ilk evi seçmiştim bile. Kira sözleşmesini de imzaladıktan sonra Özgür adamla bir şeyler konuştu. Ben balkona çıkmış dışarıya bakıyordum. Beşinci kattaydı fakat manzaranın pek de güzel olduğunu söyleyemezdim. Zaten İstanbul’da Özgürler gibi çok zengin değilseniz, manzaranız hep beton yığınları olurdu. “Evini beğendin mi bakalım?”

Uzattığı anahtarı aldım. “Beğendim. Birkaç eşya da aldık mı tamamdır.”

Yorulduysan bugünlük o iş kalsın, sen de bizde kal,” dediğinde anında itiraz ettim. Atalay kovduğu halde gidip kalmak fazla yüzsüzce bir hareket olurdu.

“O zaman tanıdığımız bir mobilyacıya gidelim. Hem eşyalarını bugün getirirler hem de fiyatta yardımcı olurlar.”

Kafamı salladım. “Olur, o halde acele edelim.”

Mobilyacıya vardığımızda öğlen güneşi çökmek üzereydi. Haki yeşili ve krem renkli koltuk takımını seçtim. Bir baza, giysi dolabı, çamaşır makinesi ve ütü, ütü masası aldım. Bir takım mutfak seti de aldıktan sonra bugünlük bu kadarının yeterli olduğuna karar verdim. Diğer ihtiyaçlarımı yavaş yavaş görebilirdim.

VERA İLE VAHA  Donde viven las historias. Descúbrelo ahora