25: "Film Gecesi"

114K 5.5K 2.2K
                                    

25

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

25. Bölüm: "Film Gecesi"

Eğer herhangi bir konu hakkında çıkarımda bulunacaksanız, büyük resmi görmeniz gerekiyordu. En ince detayına, inceliklerine kadar her şeyini... Sürecin ilerleyişini, durumun şimdiki aşamaya gelene kadar ki tüm etkenleri. Ama ben yapamıyordum. O büyük resmi görmek istemiyordum çünkü şu an ne kadar zor durumdaysam, büyük resmi görmek beni o denli çıkmaza sokacaktı, biliyordum.

Bazen bilinmezlik mutlak kurtuluşun anahtarı olabiliyordu. Ya da muğlak bir bataklığın...

Önünde uzanan yola dikkatle bakan Özgür'e baktım. Bugün, evime geldiği andan beri sıcaklıktan yakınıyordu. Haklıydı da. Vakit ikindi olmasına karşın güneş tüm sıcaklığını üzerimize gönderiyordu. Giydiğim kısa, ipli kol, hiçbir deseni olmayan mor renk elbisem bile beni sıcaklıktan kurtarmıyordu. Özgür de giydiği su yeşili sıfır kol tişörtüne ve beyaz renk şortuna rağmen benden altta kalır yanı yoktu. Hava bunaltıcı derecede sıcak ve nemliydi. Neyse ki Özgür arabasının klimasını açmıştı.

"Kuzenlerinin olması çok güzel," dedim gözlerimi ondan çekip yola çevirirken. Dizlerimi karnıma çekerek oturmak istesem de krem renk sandaletlerimin bağcıklarını çözmeye üşendiğimden sabit pozisyonda kaldım. Saçlarım enseme değmesin diye tepemde düzgün bir topuz yapmıştım. Makyaj namına da sadece rimel, dudağıma da pembemsi bir parlatıcı sürmüştüm.

"Nazlı, evet. Ama Atalay," dedi kafasını iki yana sallayarak. "Oyum hayır."

Sol elimle, sağ parmağımdaki yüzüğü çevirip dururken gülümsedim. "İkinizin ortak arkadaş olması epey garip." Sağdan bize yanaşan uçuk kırmızı araba dikkatimi çekince o tarafa kısa bir bakış attım.

"Çocukluk arkadaşı olduğumuzu varsayarsak pek garip değil. Şimdiki kafa yapılarımızla ortak arkadaş bulmak samanlıkta iğne aramak gibi bir şey olurdu." Sesindeki durgunluk bana da etki ediyor, uykumu getiriyordu.

"Çocukluk arkadaşı mı?" dedim kaşlarımı çatarak.

Kafasını ağır ağır salladı. "Ailelerimiz önceden, biz küçükken ortaklarmış. Haliyle sık sık bir araya geliyorduk."

Özgür'ün söyledikleri beni istemsizce geçmişime sürükledi. Ben ufakken arkadaşım yoktu, oyun bile oynayamazdım, babam izin vermezdi. Pencerenin kenarına oturur, sokakta istop oynayan çocuklara bakardım. Evde durmak canımı çok sıkardı. Babam, herhangi bir işte çalışmadığı için televizyonu daima meşgul eder, kendi istediği programları açardı. Bunlar genelde futbol programları olurdu. Babamın tuttuğu takım kazanırsa keyfinden geçilmezdi. Yok eğer ki kaybederse, yüksek sesli küfürler ederdi. Üstelik yalnızca oyuncular değil, biz de nasibimizi alırdık.

Ağabeyimse istediği gibi, sokaklar ötesine gidebilir, istediği saatte geri dönebilirdi. Aslında babam beni her ne kadar sıktıysa da, onu da o kadar başıboş bırakmıştı. Ağabeyim bu yüzden serserinin teki olup çıkmıştı. İkimizin de kurban olduğunu söylemek pek de yanlış olmazdı. Ama kuşkusuz, babamdan en büyük darbeyi ben almıştım.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin