5 × Uncle

4.9K 295 57
                                    

Bu bölüm gizeme gizem katan bir bölüm oldu arkadaşlar ve sonrasında olacaklar kesinlikle daha da fazla gizemli. Ve bu hikayemde farklı bir ithaf şekli deneyeceğim. İşte başlıyorum...

@gzmozgor: Bölümü direkt olarak sana ithaf ediyorum. Üç bölüme yaptığın yorumlar o kadar şahaneydi ki... Yani övgülerin falan çok gururumu okşadı. Juliet'e "tam benlik" falan demen gerçekten çok tatlıydı. Ben de bölümü direkt olarak sana ithaf edeyim dedim. Gerçekten çok teşekkürler, iyi okumalar :D

@damla122: Sen bir yıl sonra bile yorum yapsan, önemsemem. Yorumlarının kalitesinin ne düzeyde olduğunu biliyorum ve düşüncelerini, okuduğunda falan güldüğünü belirtmeni seviyorum. Senin gibi bir okuyucu kazandığım için gerçekten çok şanslıyım. 

@LovatoismyObsession: Baykuşlar daima sempatiktir bir kere. Zayn'in havasını ben de çözemedim, onu kötü çocuktan çok daha farklı bir şekilde yaratmaya çalışıyorum ve sana; düşüncelerin için çok teşekkür ediyorum. 

@SvvlkulZM: Ama Juliet'in Karanlıklar Prensi gerçekten de öyle. Yani bilerek Zayn'i anlatmadı. Zayn ve tripleri tartışılmaz arkadaşım, buradan sana da yollayacağım o baykuşu :D

@Aleyna508: Sen bayağı aşmışsın be Aleyna. Niye baykuşla Zayn'i birbirine düşürüyorsun? Anlamadım gitti :D

@suicideorme: Ayyy sen de çok tatlısın :D

@seydanrn: Buradan Zayn'in baykuşunu sana da yolluyorum. Sarılırsın bir güzel ama o baykuşun herkesle sarılabileceğini sanmıyorum :D

Ve son olarak; her bölümde şu ithaf şeysini yapacağım ve burada adınızı görmek istiyorsanız; ufacık bir yorum yapmanız yeter :D İyi okumalar, sizi seviyorum <3

Prenses, prensi öpmek üzereydi. Ben de onları öldürmeye çalışan cadının hemen yanında çay içiyordum. “Ben yemek yapamam,” dedim cadıya. Cadı, bana yapmacık bir gülümsemeyle baktı. Ona dudak büzdüm. “Sahiden diyorum, ben yemek yapamam.”

Cadı, elindeki çay bardağını kaldırdı ve camını inceledi. “İyi. Çay bardağıma tükürmekten vazgeç küçük hanım. Yemek yapamaman umurumda değil.”

Çay bardağına mı tükürmüştüm yani? Kollarımı göğsümde birleştirdim ve öpüşen prenses ve prensi izledim. “Onları hiçbir zaman öldüremeyeceksin, kötü cadı. Kurtlar gelecek ve onları senin pis ellerinden kurtaracak.”

Cadı bana kötü kötü baktı. Tam cevap verecekken, etraftaki pembe bulutlar yok oldu. Ardından prenses ve prens yok oldu ve sonunda cadı yok oldu. Elimdeki çay, uçarak benden ayrılırken, karanlığa bürünen ortamı inceledim. Burası soğumuştu ve ben de üşüyordum.

Karanlıkta, bir kapı belirdi ve kapı açılıp içinden biri çıktı. O da tamamen karanlıklara bürünmüştü ama kahverengi gözlerini ve yakıcı bakışlarını hemen tanıdım. Bu Zayn’di.

“Zayn?” dedim kaşlarımı kaldırarak. Elini şaklattı ve bir anda karanlık ortam beyaz bir ışıkla aydınlandı. Onu net bir şekilde gördüğümde o, kolundaki pembe şeyi silkelemekle meşguldü. Kolundaki şey pamuk şekere benziyordu.

“Çok iğrenç,” dedi kaba bir şekilde. “Rüyan benim için tam bir kâbus. Az önce, şekerden yapılmış pembe bir ayıcık tarafından saldırıya uğradım! Etraf pembe pembe şeylerle kaynıyordu. Uçan bir boynuzlu at görmediğim için şanslıyım.”

“Ne? Rüyada mıyım ben şimdi?” diye sordum şaşkınca. Bunu hiç anlamamıştım. Bana, dünyadaki en garip şeymişim gibi baktı. “Az önce bir cadı ile kavga ediyordun, Juliet. Sence rüyada değil misin?”

Legend Of The Night OwlWhere stories live. Discover now