BÖLÜM 5: SAKLANAN GERÇEKLER

2K 189 52
                                    

"Hey! Uyan artık, sabah oldu." Kadının tatlı sesi eşliğinde gözlerimi açtım. Güneş ışıklarına alışmam biraz zaman aldı. Sonunda bana kimin seslendiğini görebildim.

"Anne." Söylediklerime inanamadım. Bunu söylüyor olmam şu an imkânsızdı. Çünkü benim annem artık yanımda değildi.

"Sonunda. Bir an gözlerini hiç açmayacaksın sandım." Gülümsemesi parlak beyaz dişlerini açığa çıkardı. Oldukça sağlıklı ve oldukça hayatta görünüyordu.

"Neler oluyor?" Yataktan kalktım ve etrafıma baktım. Evimizdeydim.

"Neler olduğunu bende bilmiyorum." Annem yatağımın kenarında oturmaya devam ederek beni izliyordu.

"Her şey rüya mıydı yani?" Geçirdiğim o bütün zamanların hepsi bir rüya olamazdı. Aldığım yaralar çok gerçekti. Bir rüya olamazdı.

"Ne demek istiyorsun?" Annemin gülümsemesi bir anlığına kayboldu.

"Rüya..." Elimi alnıma götürdüm. Başımda korkunç bir ağrı oluşmaya başlıyordu.

"Sadece kötü bir rüyaydı. İnanabiliyor musun? Baban ilk kez mutfağa girdi. Kahvaltıyı bize o hazırlayacakmış." Yatağımdan kalktı ve odadan çıkmak için hazırlandı.

"Ne? Babam mı?" Babamı göreceğim fikri beni aniden heyecanlandırdı. Hiçbir şeyi umursamadan annemden önce odadan çıktım ve koşarak mutfağa geçtim. Mutfağın kapısına geldiğimde bana arkası dönük olan babamı gördüm. Mutfak önlüğünü takmış boş bir şekilde ocakta duran tavaya bakıyordu. Bir saniye bile düşünmeden babama koştum. Ona arkasından sarıldım. Sıcaktı, fazla gerçekti.

"Anlaşılan kızım beni çok özlemiş." Ona sardığım kollarımı elleriyle ayırdı ve bana döndü. Gözlerindeki gülümseme kendini endişeye bıraktı. Bu bir saniye bile sürmemişti. "Neden ağlıyorsun?"

Yanağımdan akan yaşları hissetmem zaman aldı. Sonrasında ise hıçkırıklara boğuldum. Babam beni güvenli kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. O sarıldı, başımı okşadı ve ben ağlamaya devam ettim.

"Ya, neyin var?" Annemin sesini tekrar duyduğumda babamdan geri çekildim. Yüzlerini inceledim. Bıraktığım gibilerdi.

"Tatlım neyin var? Anlat bize." Babam ellerimden tutarak konuştu. Hıçkırıklarım yüzünden bir süre sorduğu soruya cevap veremedim. Gözyaşlarım hiç durmayacakmış gibi akıyordu.

"Ama siz ölmüştünüz." Diyebildim. "Daha birkaç gün önce mezarınıza gittim. Nasıl bu kadar gerçek olabiliyorsunuz?" Hıçkırıklarım arasında konuşabildiğim kadar konuştum. Onları böylesine çok özlediğimi bende bilmiyordum.

"Geçti... Geçti... Sadece kötü bir rüyaydı. Güçlerin yüzünden olmalı." Babam yeniden bana sarıldı. Aynen, bütün yaşadıklarım bir rüya olmalıydı. Gözlerimi kapatıp kendimi aileme teslim ettim. Ve bulunduğum şu zamanın bir rüya olmaması için yalvardım.

"Gel benimle. Yüzünü yıkayalım." Annem beni babamdan ayırdı ve elimden tuttu. İkisine de doya doya bakmak için biraz bekledim. Fakat sonra bir şeyi fark ettim.

"Anne bu bir rüya olamaz değil mi?" Gözümdeki yaşlar hiç durmadan akmaya devam ediyordu.

"Hayır tatlım. Olamaz."

"O zaman..." Yutkundum. "O zaman neden sizin... Gözleriniz kırmızı?" Annemin elini bıraktım. Babamın ve annemin gözlerinin benim gözlerimden bir farkı yoktu. Ellerim titremeye başladı. Korkuyordum. Kaçmak için geri geri adımlar atmaya başladım. Fakat mutfaktan bir türlü çıkamıyordum. Sanki ayaklarım zemine yapışmıştı. Gözlerimi kapatıp çığlık atmaya başladım. Bağırabildiğim kadar bağırdım, ağlayabildiğim kadar ağladım.

ZİHİN ÇÖKERTEN | Tamamlandı|Where stories live. Discover now